Beklentileri yüksek tutmak büyük hataydı. Her anlamda. Sakit Bey bunun en yakın örneği. Birilerine iyilikler ve güzellikler vadettiniz diye aynısını size yapmak zorunda değil. Bırakın herkes kendi bahçesiyle ilgilensin. Yan komşunuzun bahçesini o istemeden çiçeklerle donatırsanız, bundan siz sorumlusunuz. Çünkü o, teşekkür dahi etmek zorunda değil. Çok kez bu hatayı yaptım hayatımda. Çok kez fedakarlıklar yapıp karşılığını alacağımı sandım. Fakat unutmamalıyım, herkesten her şey beklenebilir. Unutmamalıydım...


Eve döndüm. Bir dost kazanma hevesi ve beklentisi ile gittiğim yerden. Üzmüştü neticede. Hüznümü, sevincimi, derdimi, tasamı en saf haliyle anlatabileceğim bir eş, dost, arkadaşım var mıydı? Tekrar kabullendim yalnızlığı. Köşede duran lambaderin loş ışığı, masanın üzerinde şiir kitabı, koyu bir kahve. Tekrar tek başıma içtim kahvemi. Kitabı elime aldım ve rastgele bir sayfa açıp okumaya başladım. Tekrar, tek başıma.



KAHIR

''kimse bizden değil. ben bunu öğrendim

aşina sularda geçirdim mübalağa ömrümü

netameli kadınlar gibi trahom ve biraz mezelik edindim

ancak o zaman görebildim, her köprüde bir dumrul durduğunu...''



Birden kapı çaldı. Masanın üzerinde içim geçmiş. Hafif uykulu adımlarla kim olduğunu dahi merak etmeden kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda Sakit Bey'i gördüm karşımda. Şaşkınlığımı gizlemek oldukça güçtü. Hafif mahcup bir tebessümle bana bakıyordu. Ellerini önde birleştirmiş mahcubiyetini ifade etmeye çalışıyordu. Mahcubiyeti andıran bir tebessümle:


-Sizi tanımak büyük şeref efendim. O gün birden kayboluverdiğim için bağışlayın.



O an, Sakit Bey ile karşılaşabilme ihtimali için bugün Üsküdar'da beklediğim an aklımdan şimşek hızıyla geçti. Ona beslediğim kırgınlık ve bugün düşündüklerim... Belki bir ön yargıydı. Kendimle çelişiyordum ve o karşımdaydı. Her ne olursa olsun, bir kez daha anladım ki benim olan; benden olan, benimle olan her ne varsa elbet beni bulur. Mal, mülk, eş, dost, arkadaş... Gelen, elbet tüm safiyeti ile gelecektir. Zira kaçmamıştır, kovalanmamıştır. Gelişi, benim hakkımdır, kendi rızasıdır. Gelen, hem mükafatımdır hem imtihanımdır.


Kırgınlığım, huzursuzluğum ve tüm insanlığa olan dargınlığım yalnızca sahih bir tebessümle bir anda yok oluverdi. Tebessüm ve memnuniyetle:


-Size ikram edeceğim bir kahve daha varmış Sakit Bey. İçeri buyurun.