Sakar utangaçlıkların çarpıp yere serildiği

Sünger duvarlarda

Üç boz masumluk vardı

Birbirlerine sarkışan

damgasız izleriyle

ve de sızılarıyla tedirgin olmanın getirdiği damgasız,

öcülü rüyalarda donuklaşan heyecanları

Uykularının perhizini bozardı


Uykularında sarı ve nasırlı avuçlar gördükleriydi

Tüm bu uyuduklarının

Tüm bu yaşamadıklarının bedeli

Avuçlar gördükleriydi, ağlayan


Saklamanın şevkiydi o ağrılı avuçlar

O duvarlara çarpan - yumuşak duvarlara -

O sert başlar

Saklamanındı yine;

Onundu, o ölüyormuşçasına saklamanın

Dünyanın en acımasız eyleminin


Dilinden kopan yücelikten ürken bir şairdi sanki hayat

Öylesine korkusuzca üzerlerine giden her dünyalının

Ve dünyayı öylesine korkakça sarmış olan

Obur ve kararmış olanı, aydından ayırt edemeyen bir şair

bir kıvılcım belki

belki bir siyah rengi gökyüzünün


Duyulması, bilinecek olması

Böylesine marşlar söyletmeseydi ve

Anlaşılmak için yazılsaydı her yazı

Anlaşılmak üzere atılsaydı her kurşun

Yorgun düşenler hayattan,

Saklamanın zevkini nasıl tadacaktı?


Korkma hançerimin saf yürekli nefesi

Boğazımın tiratlarına vurgunum

Bak yutkunuyorum bile şiirler için


Sancılı bir harp bu,

Bu çektiklerimiz,

Bu sırtımıza yüklenen farkındalığın kirli dudakları,

Bu benim yaptığım,

Bu bizlerin yaptığı,

Bunun bizlere yaptığı

Ama bitecek

Benim de bittiğim yerde

Sancısıyla beraber bitecek

Toprağının üzerine gülmeyeceğiz bile

Öyle kimsesiz bitecek


Sakar utangaçlıkların çarpıp yere serildiği

Sünger duvarlarda

En çıplak

En gerçek ve en ben hâlimle

vardım!

Üç boz masumlukla birlikte,

Sürekli dört ederdik

Birbirlerimize sarkıştığımız

acısız izlerimizle