I. la commedia e finita


bülbülün devşirdiği hüznün yansımasını

karanlığa doğru sürükle,

bütün şubat yaralarından kaçmadan

ruhunun acısını yüreğime çal.

bulutlarla sarmaladığın taş parçalarını,

titreyerek serçenin göğsüne nişan al!

yere düştüğünde bir kuş,

şehre cehennem yağmurları yağar.

ey, sen!

rüzgarların saçlarını dağıttığı yalnızlık

niye arınmak istemezsin,

iltihaplanmış soysuz küllerden.

beni duymak istersen,

bu mektup kalbinin yolunu bulur elbet


II. ego sum qui sum


bir haykırış kalmıştı durgun denizlerde

yağan yağmura direndiğim gün,

yitip giden ellerimdi.

perdeler kalktığında

düşsüz bir dünyanın içine düşmüştüm

şarkı çalıyordu

ve

tüm şiirler renksizdi

şu siyahlıkta şavkıyan tek şey küldü.

soysuz kül!


kör kuyulara yakışan ümitsiz bir türkü çınlarken kulaklarımda,

beni buna senin terk ettiğini unutuyorum

içime sığdıramadığım bir okyanus

taşıp akıyor göz pınarlarımdan

ah, sen!

benimleyken benim olmayan

al şu ellerimi cennetine götür

çürümeye yüz tutmaya başladı ağaçlar

bileklerim ve omuzlarım

kırık usum, keskin nefsim

kaburgalarımdan sızıyor

al şu ellerimi,

tenine kat


III. saksılarda ölü karanfil


boynunu büküp gri kavimler düşlerken

ayaklarında binbir pranga,

parmak uçlarında turkuaz bir elveda.

balkonun kenarında duran saksılarda

sürekli ölü doğuyor karanfiller

mateminle ukdedir artık rahya

iki yüksek sesle

iki yüksek skandal

cehennem ve cennet

karışıyor ruhumda


ölü karanfiller omurgamın elçisiydi

tüm bu renkler senin için


zamana yenildi omurgam

toprağını kabul etmedi damarlarım