Sarhoş bir gönüle,

Sorular sormakta ne?

Üstelik gemilerin,

Tüten bir bacası yok artık.

Düşünsene,

Gri, siyah beyaz,

Fotoğraflarımızda olamaz artık.


Kanlı geceler,

İstanbul geceleri?

Tanıdın, bildin mi?

Hani şu,

Hıçkırmaktan,

Zırlamaktan,

Nefesimizin kesildiği,

Ölümsüz geceler.


Şimdi hatıratını kurcalasan,

İlla çıkar bir şeyler.

Hatırla,

Hani şu,

Bir kaç şişeden bir şey çıkmaz,

Çıkamaz geceler.

Tanıdın mı?

Kumlu ayaklar,

İnce bir şal üstümüzde,

Deniz yalardı ya hani kumları,

Tanıdık geliyor öyle değil mi?


Şu yeşil çimenler vardı,

Etrafında

Kendinden başka hiçbir şey

Olmayan çimenler vardı.

Kaç böcek sevişmiştir bedenimle,

Bilmeden istemeden.

Kaçının canına kıymışımdır,

Bilmeden etmeden,

Bilmiyorum ama,

O bile can yakıyor,

Öyle değil mi?


Hatırla işte.

Güzel günleri görmeyi bekledik hep.

Görüyorum,

Güzel günler geçmişte şimdi,

Bana kalan, sana kalan,

Bir kırık testi gibi,

Su akıtan, içinde bir şey tutamayan,

Kırık bir testi gibi,

Bir kalp işte, bir gönül,

Gelecekten uzakta,

Bugünden uzakta,

Düne yakın,

Güzel günler görüyorum.


İşte ah ediyor ağzım,

Yad edince,

Hıçkıra hıçkıra ağlanan geceleri,

Ciğerlerim, öyle kesilse nefesim,

Diyor şimdi.

Hak vermemek elde mi?


İşte sana bana kalan,

Güzel günler.

Acıdır ki, cehennem azabı,

Arkasında kalır.

Güzel günler,

Beklediğimiz günler,

İşte çoktan yaşandı,

Çoktan vuku buldu

Göz bebeklerimizde.

Ve şimdi beklenen güzel günler,

Bir hatıra ancak zihinlerde.


Topla çıkar, sonuç aynı.

İşte sana ve bana kalan.