her gece yeniden,

bir savaşın gülüşünün, teslimiyetine kuruyor dudaklarım

mazeret, mazeret, mazeret

sana kurmak istediklerim

yıkılmak diyor, yıkılmak gerek yanlış yönlere

sesim en iyisinden öğreniyor mazereti

ama öylesi veya böylesi

biliyorum geç kaldım yenilgi tatmış postalların

tüm çamuruyla

uykusuz ve yıkık süren düşlerine


ben kavgalar dolu olsam da

ara sokaklardan grileşseydi öpüşler ve sevişler

berbat bir gitmemek olsundu bizim ki

berbat bir gitmemek uğruna

gidememekleri inkar etmek olsundu

muazzam bir gidişten çokça iyisiydi böylesi


berbat bir geliş olsaydı bari demeklerin

muazzam bir gidiş düştü boynuna

sen mi öğrenemedin bir vapura binmeyi

yoksa ben mi öğretemedim

cevabı, acısını kimsenin üstlenmeyeceği

kimsesiz bir cenaze gibi kaybolup gidecek

ağlayışlara devrilmiş gözlerimde


nasıl edeyim

sana bir almanya kurmaya ellerim yetmiyor

sefil bir karın ağrısı faturasına anca

bir sevişmek sıcağına

kendini suçladığın bir anda, hedef olmaya

sessiz bir virajda sana ses olmaya anca

bunlara denk bir sevgisizlik nasıl büyüttün


düşünme, kapat düşünmek ışıklarını

beni de öldüreceksen iyi öldür

büklüm büklüm bırakma içinde

veya bırak nereye bakacaksa baksın gözümüz

dört kullanılmadık nefreti bana adadın

evet, sen de amma sevgi büyüttün içinde

amma sevgili ve bana amma nefret

istersen tüm bunlar borcumuz olsun birbirimize

onlar eğsin bakışlarını

sana bir almanya kiralamaya ayaklarım yetsin


doğrusu ki yetmiyor gücümüz

sana bir almanya değil

bir istanbul gecekondusuna

zorlu bir kış gibi lanetleyeceksen de lanetle beni

bir yığın, toplanıp gidiş içinde büyütme

ve geç git en sıcak mevsimlere, gömerek unutuşlara

en yamalı zarflarımı

ve kalbimden öteye gidemeyişimin hakikatini

gözlerin yol görsün

ellerin uğraş

ve göğsün acı.