Bakın ışıldıyor ufuktan korkaklığımız

Geceler birikmiş aydınlığın koynunda

Orada küllerini topluyoruz katışıksız bir cüretin

Usulsüz bir hakla kendimizi yüceltiyoruz

Bizim sıska yüceliğimiz küfür oluyor dillere

ve yine orada ayrılıyor solumuzdan bir çingene


Tenlerimiz birbirine uyuşmuyor tenhalıkta

Uyuşan bacaklarımız titriyor, eksiliyoruz

Nasıl ki trenleri yokluyoruz ve onları boşlukta

Bir hurda gibi katlıyoruz ayaklarımız altına

Bizler taşıyoruz bu hezimeti sulh ile

Ya niçin?

Dilim dilim kıyılıyoruz yolun uğruna

Yolculuk yolun sonunu yordamıyor bile 


Bunlar ki kederle yıkanmış sersemliklerdir

Belli belirsiz bir sanrıyı yük bilmemizdir

Sarhoşluğumuz geçsin isterken dilimizden

Bir sıtma gibi güneşi yüzümüze sürmemizden

Üstünden geçtiğimiz kaldırımın renksizliği

Yıllanmış bir çocuğu aldırıp içimizden

Hantal bir saltanatla sürdürürsek yılları

Sallanırsak uçurumdan, derin kuyuların dibine

Bunlar elbet mücadeleyi bilmeyişimizden


Bakın görünüyor uzaktan meşru sancılarımız

Bakın seviniyor bir öksüz, okunuyor marşımız

Bakın yükseliyor çığlıklar, o salt güzellikte

Onları saklamaya dahi lüzum yok sesimizde.