Fotoğraf bulamadım bugün. Aslına bakarsan arkadaşım, harici diskin kablolarını takmaya üşendim. Düşün, en son adaptörlüydü ben aldığımda hariciler. Anılarım olur demiştim. Bu yetmez bile... Abartmışım kendimi. Evcil bir adamın ne anısı olabilir ki? Biraz sert bir geçiş olacak ama sana sorularım var. Hazırsan başlıyorum.
Eğer işi üst soyundan değil de sadece alt soyundan sorumluysa benim gidişatımdaki şiddetle artan yalnızlık ileride köksüzlük olarak mı gerçekleştirecek kendini?
Peki ben neden takılıyorum buna arkadaşım?
Sen de böyle misin?
Yoksa sen de hiç kendine vakti olmayan bir kukla mısın? Yalnızlığı özleyen türden... Yıllar oldu. Bir ilişkim var derken bile olmadığını bittikten yıllar sonra öğrendim. Neyse, bu şimdinin konusu değil.
"Unutama beni!" deyince gerçekten unutamıyor mu insanlar desene bana bir. Yoksa biz mi problemli hayaller içindeyiz? Yazamıyorum bile.
Acıyorum sadece. Böyle komple boydan, bedenen ve ruhen acı çekiyorum.
Hani yazmışım ya anılarıma güzel gelin diye. Ne düşünüyordum acaba o an? Nasıl bir ışık gördüm hayatımda da öyle gaza geldim bir fotoğrafla? Uyan beyim uyan, otuz oldun artık. Ne kendine ne başka bir şeye yeniden başlayacak bir vaktin yok. Yürü... Kol kırılır, yen içinde kalır.
Sabret, az kaldı şurada ölmeye. Aynı dizide dediği gibi: "Saati olmayan biri için beş dakika ne kadar sürer?"
Çıkar saatini, sus, yürü...