Zamanı geldi akşamın bebeği

Bir kadın ağlar üstüme buz geçer aradan

Elimde ne acı ne akşamın sesi

Durdum uzandım sana

Bükülmüş bileğim kalem tutsun diye mi


Yanlış olur adımız böyle yazılmayız

Sancının diasporası ve annemin nefesi

Sancak çeker oraya

Yeniden ve erken henüz sabahın özüne

İçinde kaskatı günlerin kederi

Ve kanım yastığındır

Çağlarsın onunla sesi gür bir ateş gibi


Hiç eksilmeyen o güzel son

Dağılmış kalplerden gidiyor

Madem bölünürüm oradan

Birden çok değilim ama parçayım

Rüzgarını keşfettikçe durgun toprakta

Yeniden kızıldayan ateşin uzanabildiği

Bir yaprak kadar çok parça

Kül kadar


Her geçenin rüzgarıyla

Koparak aldığım yaradan daha büyük

Bir durakta gözüme çarpan hızlı öpüşmeler gibi

İzi olmadan dağılan karelerde küçük anlarda

Anlayacak biri

Hayat süregelen değil

Birleşince ağrıyan o karelerden belki

Gözlerim kısıldıkça görüyorum bunu

Gözlerim çoğaldıkça

Ellerim açıldıkça duyuluyor göğsüm vuruldukça

Ve çiçek

Ve anlamanın zehri

Siyah beyaz bir akşamı dalgınlıkla getiren

Yeterince duyuyor musun müziği

Bam telinden bir kara evrenle

Kara dünya kara günlerle

Bir çiçeğin adını koyduğunda göveren elin

Bir nefes kesilir hay aksi

İçinde dirlik ve içinde kırık nazikliğin

Çıbanıdır bu köhne hüzün selinin

Ve izan

Dere boylarında pençesini yıkayan isyan

Her satırı kanlı karelerde hayat ve gri

Öyle bir gözü vardır ki onun ne cinler

Ne bu devran ile örtülegelen esvap

Derin ve temiz göğsüne taş koyup

Toz tutuşturmaz geçtiği denize

Soyunup en canlı yerinden

Elinden tuttuğu bu seviş

Bu darlık ve ürperiş aksanlardadır

Eski nota çekilmiş dilin engin satırından

Kareler

Yeni bir çağ ile artık

Yeni bir ruh ile durmuş

Eh

Zavallım ölüm bir ince duvar değilse eğer

Değilse yakarışım haksızca bilinmişse

Bir çocuk asker gibi öldürmek neye benzer

Görelim karelerde


Bir yol göründü bana iki iklimi vardı

Koştum ortasına bölündüm

Bir yanım buz kesti

Durdum

Açıldı ruhumun dişleri

Ben dağılan bir kırmızıyım öyleyse anne kuşağında

Kapkara gözlerle ölesiye yılgın ve deli

Ama sessizce bir sevgiyle dine durula

Yırtılan gömleğin üzerinde

Ansızın kuruyan kan gibi

Ruh karesi

La ilahe sevginden

İle bölünen bir kesir

Kemik sesi

Yıkıldıysa şehir

İçindesin

Duyduğun ses

Derindedir

Beni taşlayacaklar uzak bekle

Uzan bekle

Bir taş

Benden oyulmuştu

Kemikçedir

Kızıl kızıl kızıl akıl dolu ten

İşaret parmağını dudaklarıma koy

Birazdan söyleyeceklerim bir dünya yıkmayabilir

Zamanı geldi

Elimde ne acı ne akşamın sesi

Durdum uzandım sana

Bükülmüş bileğim

Kalem tutsun diyedir.