Doğan her zamanki tavrı ile karşısındaki kişinin sorusuna aldırış etmeden kahvesini yudumladı. Adam, birikmiş işçilerin parasını ne zaman alabiliriz diye tekrar sorunca Kâhyasına seslenerek "Bu adamı buradan yolla." dedi. Alacağını isteyen adam bu tavır karşısında şaşkınlığını gizleyemedi ve "Bu parayı vereceksin Doğan Efendi." dedi. "Yoksa günah benden gider." Doğan'ın rahatlığı karşısında bir kez daha şaşıran adam, kahyanın kolunu tutmasıyla kendini kapının önünde bulması bir oldu. Doğan, önceki günün yorgunluğu ile divandan kalkarak balkona yöneldi. Kâhya yukarı gelerek "Dün gelen kız hâlâ yatakta yatıyor, ne yapalım?" diye sordu. "Onu da yollayın." dedi ve balkona oturarak çiftlikte çalışan işçileri izlemeye başladı. 

Babasından kalan onlarca dönümlük arazisinde elma, kiraz ve vişne gibi meyveler yetiştiriyordu. Fakat son zamanlarda işçilerin parasına çöktüğü için kimseyi çalıştıramıyor, farklı ilçelerden işçi getirtmek durumunda kalıyordu. Onların da parasını vermeyince işçi bulmakta epeyce zorlanmaya başladı. İşçilerin tarlalarında çalışmamasının sorumlusu olarak da kahyasını suçluyor ve sürekli ona bağırıyordu. İşini düzgün yaptığı için ona ihtiyaç duyması sebebiyle bir süre sonra siniri geçiyor fakat emirler yağdırmaya devam ediyordu. Doğan'ın babasının yanında büyüyen bu adam, eski patronunun hatırına her söylenen sözü yutuyordu. 

Kâhya, kaymakamın şoförünün geldiğini Doğan'a iletti. Doğan, ''İçeri al,'' dedi. Şoför, "Bu gece masa kurulacak; İmam Bey, emniyet müdürü ve başhekim de katılacak, Kaymakam Bey sizin de şeref vermenizi arzuluyor." dedi. Doğan sakince kâhyasına, "Şoför Bey'i geçir!" diye seslendi. 

Kahya, Doğan'ın aynı zamanda şoförü de olduğu için akşam saatlerinde Mercedes 220s Couple marka arabayı hazırlamaya başladı. Haftada en az iki gün bu görüşmelerin olması kâhyayı iyice sıksa da sesini çıkartmadan Doğan'a arabanın hazır olduğunu iletti. 

Yol boyunca hiç konuşmasalar da Doğan, kâhyanın son zamanlardaki enerjisinin hayli düştüğünü ona bir kadın ayarlamak gerektiğini düşündü. Kaymakam Bey'in konağına vardıklarında "Sen burada bekle, işim uzun sürmez." dedi ve kapıyı sertçe kapattı. En son olan görüşmeleri sabaha kadar sürdüğü için kahya arabayı tekrar çiftlik evine sürdü ve sabaha doğru konağa dönmeye karar verdi. 

Müzik sesleri, gülüşmeler Kaymakam Bey'in konağı çoğu insanın olmasını istediği bir yeri andırsa da daha çok bir hapishaneye benziyordu. Hapishaneye benzeten taraf azınlık olmamasına rağmen istemedikleri yerde kısa süreliğine de olsa eğlenceye ayak uydurmak zorunda kaldılar. Doğan merdivenlerden yukarı çıktıkça müziğin sesi daha da canlı gelmeye başladı. Yukarı koridordan geniş hole geçti ve kapıya 3 kez tıklattı. Birinin açmasını beklemeden var gücüyle ittirdi. Doğan sessizliğin bütün ortamı sardığını gördüğünde "Ne duruyorsunuz, çalsanıza!" diye bağırmaya başladı. Çok geçmeden müzikli eğlence kaldığı yerden devam etti. Geniş holün yüksek sütunlarına işlenmiş resimler kübistik içerikler barındırıyordu. Kaymakam Bey özellikle holün duvarlarına dönemin seçkin sanatçılarının oluşturduğu büyük yağlı boya resimlerine yer vermişti. İçeride oluşan kalabalık bu sanat eserlerini gölgede bırakıyordu.

U şeklinde dizilmiş masaların üzerinde yarı çıplak bir kadın konuklara servis yapıyordu. Doğan kadını görür görmez yanına çağırdı ve çıplak baldırına şaplak attı. Kadın, bu sert tavır karşısında masanın diğer ucuna yönelse de ondan kurtulamadı. Doğan da masaların üzerine çıkmaya çalışırken emniyet müdürü yakasından tuttuğu gibi yere çaldı. Bunun üzerine imam ve baş hekim kahkahalara boğuldu. 

Gecenin sonuna doğru Doğan yarı ayık kafa ile belediye seçimlerine katılacağını söyledi. O an Kaymakam, ''Müziği kes!'' diye bağırdı. İmam, Doğan'ın bu ifadesi karşısında kahkahalara boğulsa da kaymakam ciddi bir tavırla, "Delirdin galiba." dedi. "Sen daha kendi işçilerini yönetemiyorsun, Sandıklı'yı mı yöneteceksin?" Emniyet müdürü, olmaz bu iş dermişçesine Doğan'a bir bakış fırlattı. İmam, "Kız İsmet de aday olacakmış, o varken kazanman imkansız." dedi. Doğan kendisine yanaşan kızı ittirdi ve aniden ayağa kalktı. Yarı sarhoş bir biçimde anlamsız ifadelerde bulundu ve kendini konağın dışına attı. Kaldırımda bir süre oturduktan sonra kahyanın arabayla yanına yanaştığını fark etti. Kahya aşağıya inip Doğan'a yardım etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Doğan kahyayı itmeye çalıştı fakat kendisini yere yapıştırdı. Zor da olsa Doğan'ı arabaya koymayı başaran kahya bağ evinin yolunu tuttu.

Kız ismet sabah saatlerinde dükkanının yolunu tutarken her zamanki gibi yolunun üzerindeki bazı esnaflara uğradı. Önce fırından poğaça aldı ve fırıncı kalfasına pantolonunu teslim etti. Kalfa, "Ne gerek vardı, boş bir zamanımda gelir alırdım." dedi. İsmet, günde on iki saat çalışan kalfaya gülümsedi ve "Yolumun üzeriydi." diye ifade etti. 

Yolda yürürken uzun boylu yapısı ile etraftaki insanların dikkatini çekiyor fakat kadın erkek ayrımı yapmaksızın herkes ile göz temasında bulunuyordu. Gördüğü herkese selam verip her zamanki gibi dükkanını açmadan önce berberin yolunu tuttu. Sabah saatlerinde karısı ve çocuklarını uyandırmamak için kahvaltı ve tıraş işlerini dışarıda yapmayı tercih ettiği, bu düşünceye ve kibarlığa sahip olduğu için herkes Sandıklı'nın terzisine kız İsmet diye sesleniyordu. 

Zeminde birikmiş saç kıllarının üzerine basmamak için dükkanın köşesinden geçip sandalyeye oturdu. Berber çırağı ''Hoş geldin İsmet abi,'' diye seslendi ve ona doğru yaklaştı. Çırağın kafasını okşayan ismet cebinden elli kuruş çıkardı ve çocuğa uzattı. 

Berber, İsmet'in sakallarını düzeltirken emniyet müdürünün geçen gün olan olaydaki şahısları serbest bıraktığını söyledi. İsmet seçim hazırlıklarından dolayı olayı hatırlamadığını ifade ettiğinde berber, tecavüz olayı dedi. İsmet'in gözleri fal taşı gibi açıldı ve adamların nasıl serbest kaldığını sordu. Görgü tanığı olan çoban çocuğu ortadan kayboldu. Kız da öldüğü için adamları serbest bıraktılar. 

Berberden sonra direkt dükkanını açarken olay aklına takıldı ve yoldan geçen bakkal çırağını çevirdi. "Bizim eve koş, Ahmet ile Hakan hemen buraya gelsin." dedi ve çocuğun eline elli kuruş sıkıştırdı. Her zamanki gibi düzen içerisindeki dükkanı ona dar geldi fakat tamir etmesi gereken kıyafetleri tezgaha serdi. Dükkana girerken sağ taraftaki raflarda pantolonlar dizilmişti. Giriş kapısının tam karşısında askılara tamir edilmesi gereken gömlekler asılıydı. Takım çantasının olduğu masa bu duvarın önünde duruyordu. Masanın sol tarafındaki raflarda ise iplikler ve birtakım kıyafet araçları sıralanmıştı. İsmet, dikiş makinesini açarak iki oğlunun dükkana gelmesine kadar elindeki işleri yapmaya başladı. 

Ahmet, kardeşi Hakan ile birlikte babasından gelen haber sonrası apar topar kalkarak dükkanın yolunu tuttu. Hakan sabah sabah neden çağırıyor ki diye söylenince Ahmet, ''Seçim içindir diye düşünüyorum.'' dedi. Hızlı adımlarla sokaklardan sapıp dükkana doğru hareket ettiler. 

İsmet çocuklarını karşısında görünce uzun bir süre görmemiş gibi gözleri parladı ve oturmaları için tabureleri işaret etti. Seçim için hazırlattığı afişi matbaaya verdiğini, şimdiye kadar çoğaltılmış olması gerektiğini, afişleri matbaadan alıp bütün esnafa ve komşulara dağıtmaları gerektiğini ifade etti. Çocukları birbirine baktılar. Ahmet, bizim seçimlerden uzak durmamız gerektiğini söylemiştin dedi. Bunun üzerine İsmet; tecavüzcülerin serbest kaldığını, özellikle böyle şeylerin ilçede son bulması gerektiğini söyledi. Bundan dolayı hepimiz el birliği ile bu sapkınlıklara son vermeliyiz. Çocukları babalarına itiraz etmeden matbaanın yolunu tuttular. 

Ahmet, kardeşi ile birlikte matbaadan aldıkları afişleri her gördükleri kişilere vermeye başladı. İlçenin bütün esnafı zaten İsmet'in belediye seçimlerinde seçilmesi için onu maddi manevi destekliyordu. Bu yüzden gelen afişleri her esnaf dükkanın camına yapıştırmaya başladı. Ahmet, kaymakamlığın önünde afiş dağıtırken Doğan'ın kâhyası ile karşılaştı ve ona da bir afiş uzattı. Oyunuzu babama, yani Kız İsmet'e verin dedi. Kâhya afişi alır almaz bağ evinin yolunu tuttu. 

Doğan afişi eline aldığında buruşturup bir kenara fırlattı ve kahyasına arabasını ayarlamasını söyledi, ardından kaymakamlığın yolunu tuttu. Binaya vardığında hızlıca kaymakamın odasına yöneldi ve sekreterine sormadan odaya girdi. Sekreter iki gece evvel konakta Doğan'la birlikte olduğu için onun yüzüne bile bakmadı ve masadan kalktığı gibi konağın dışına yöneldi. Kaymakam, imam ve emniyet müdürü ile kahve içtiği sırada doğan odaya daldığı için ona bağırmaya başladı. O, sakinliğini korudu ve kaymakamın masasının karşısındaki koltuğa kendini bıraktı. ''Konuşmaya devam edebilirsiniz, ben bölmeyeyim.'' dedi. Birbirine bakan adamlar ne yapacağını şaşırmış, Doğan'a dalgın dalgın bakmaya başlamışlardı. Doğan; çocuğu sakladım, eğer bana seçimlerde destek vermezseniz kıza nasıl tecavüz ettirdiğinizi anlatırım dedi. İmam; ''İşin içinde sen de vardın deyyus, kendini aklama.'' diye söylendi. Doğan sakinliğini koruyarak devam etti, emniyet müdürü ile yaptığınız yolsuzluklardan başlayabilirim dedi. Elektrik ihalesinden ne haber? İmamın tecavüz ettiği kızla nasıl zorla evlendiğini anlatacağını da söyledi. Zavallı kadının yıllarca onun baskısı ve zorbalığından eriyip bittiğini ekledi.

Kaymakam, emniyet müdürü ve imam, üçü birlikte ayağa kalkıp Doğan'ın üzerine yürüdüler fakat Doğan ani bir hareketle tabancasını çekip bu üç adama kurşun yağdırdı. Üçü de odanın dört bir köşesine dağılınca Doğan bir dahaki sefere ıskalamam dedi ve odadan dışarı çıktı. 

Bu sırada Kız İsmet de işlerini bitirip seçim çalışmalarına katılmıştı. Oğulları ile birlikte esnafı tek tek ziyaret edip sorunlarını not alıyordu. İnşaat malzemesi satılan bir dükkana yöneldiğinde kaymakamlıktan gelen silah seslerini işitip dükkana girmekten vazgeçti ve kaymakamlığa yöneldi. Birkaç adım attıktan sonra Doğan'ın hızlıca kaymakamlıktan çıkıp arabasına bindiğini, binerken elini beline attığını gördü. Olayın ne olduğunu merak etse de dükkana girip sorunları not etmeye devam etti. 

Kaymakamlıktaki silah sesleri kısa sürede bütün ilçede gündem oldu fakat emniyet amiri olayın üzerini hızlıca kapatmayı başardı. Kız İsmet olayı kurcalamasa da merakına yenilip berber ile konuşmaya karar verdi. Ertesi sabah tıraş olmak için dükkana uğrayıp berbere olayı anlattı. Berberin kız meselesidir diye olayı basite indirgemesine şaşıran İsmet bu kadar basit değil dedi. Herkes tarafından bilinen fakat kimse tarafından konuşulmayan olaylar silsilesinin çemberinde Doğan denilen zat var. İşçilerin hakkını yiyen yobaz bir ağanın devlet adamları ile ne işi olabilir ki? İlçede yapılan usulsüzlüklerde ve gizli kapaklı işlerde, çocuk kayıplarında, cinayet ve tecavüzlerde parmağı olduğunu düşündüğüm bu kişinin kaymakam ve emniyet müdürünün yardımı olmadan iş yapamayacağının ve bu silah seslerinin de aralarındaki anlaşmazlıkların kanıtıdır. Belediye başkanı olur olmaz yapacağım ilk işlerden biri bunların üzerine gitmek olacak! Berber ''Hadi oradan sen de onlara gücün mü yetecek!'' diye hayıflandı. Bu sırada dükkanın tuvaletinden Camii müezzini çıktı ve berbere selam verdikten sonra Kız İsmet'e uzun uzun baktı ardından Camii'nin yolunu tuttu. İsmet dükkanda başka birinin olduğunu neden söylemedin dermişçesine berbere bir bakış fırlattı. O, camii müezzini bu adamlarla ne işi olur diye söylendi ve endişelenmemesi gerektiğini ifade etti. 

Müezzin olayı imama anlatınca kursa gelen bir çocuğu emniyet müdürüne yolladı. İmam'ın mesajını alan müdür kaymakama kaymakam ise başhekime haber gönderdi. Acil olarak toplanan bu adamlar İsmet'in asıl hedefinin kendileri olduğunu, seçilmesi hâlinde emniyet müdürünün ve kaymakamın işledikleri suçları akladığını, doğanın başhekim ile birlikte kaçak ilaç ticaretinden aldıkları rüşvetleri, imamın tecavüz etmeye çalıştığı fakat başarılı olamadığı, ardından kızı hedef gösterip doğanın yönlendirmesi sayesinde bazı serserilere kıza tecavüz ettirip onu öldürmelerini ortaya çıkaracağı ve idama kadar gidecek sonuçları olacağı konusunda hem fikirdeydiler. İmam, kaymakamın kapısında bekleyen çocuğa seslendi ve acilen Doğanın bağına gidip onu çağırmasını söyledi. 

Emniyet müdürü ile kaymakam Doğana destek vereceklerini söylediklerinde baş hekimin durum ile çok fazla ilgilenmediği surat ifadesinden anlaşılıyordu. yıllardır verdiği haraçların son zamanlarda yükselmesinden rahatsız olduğunu dile getirmek için söz aldı. Konuşmaya başlamadan imam sözünü kesti ve Doğana, artık güvenilir bir izlenim vermen gerek dedi. sözünün kesilmesine aldırış etmese de hekim ayak yoluna gitmek için müsaade istedi. İmam Doğana öncelikle işçilerin birikmiş paralarını ödemesi gerektiğini ifade etti. Halk arasında güvenilir izlenimi vermesi, sandıkta kendisinin tercih edilmesinin sağlanabileceğini söyledi ve ekledi " her hafta cuma namazlarına gelip cemaatle iç içe olman, onların sorunlarını dinlemen gerekir." İmam son kez paraya ihtiyacı olan insanlara faiz ile borç vermekten kesinlikle vazgeç dedi ve elindeki viskisini yudumladı. İmam emniyet müdürü ile göz göze geldi ve müdür söz istedi. Her şeyden evvel, sakladığın çocuktan acilen kurtulacaksın dedi. Biz de seçim süreçlerini senin lehine göre düzenleyeceğiz. Baş hekim kapıya iki kez vurup kaymakam beyin odasına girdi fakat bu dört arkadaş o gelmeden çoktan anlaşmışlardı. 

Sandıklıda belediye başkanlığı adayları için oylar toplandı ve bağımsız iki aday olarak Kız İsmet ve Doğan seçildi. Doğanın aday seçilmesine esnaf hayli şaşırsa da İsmet, Kaymakam ve emniyet müdürünün Doğanın aday olması için toplanan oylar ile oynadıklarını fark ettiği için sakinliğini korudu ve kendisine destek veren arkadaş çevresi ve çocukları ile toplantı ayarladı. Toplantının ana maddesi seçim güvenliği olarak belirlendi. Kız İsmet özellikle iki oğluna çok büyük sorumluluk düştüğünü, Seçim gecesi oylar ile oynanmaması için ciddi önlemler almaları gerektiğini belirtti. Sayılan oyların başında İsmetin yakın arkadaşları ve esnafın bazılarının bulunacağı, sonuçların bir kopyasının Ahmet ve Hakan tarafından alınarak İsmete iletileceği konusunda mutabık olup, seçime kadar haftada en az bir kez toplanma kararı aldılar. 

Doğan seçime doğru her hafta Cuma namazına gitmeye başladı. Abdest almayı ve namaz kılmayı bilmediği için imam birçok kez bağ evinde ona nasıl namaz kılınacağını gösterdi. Buna rağmen namaz sırasında yaptığı hatalar cemaatin gözünden kaçmadı. Yanlış yaptığında sinirlense de imamın bakışları sayesinde öfkesini dindiriyordu. Birçok kez abdestsiz namaza girmesinden ötürü de bazı cemaatin tepkisine yol açtı. 

Doğanın hızla değişimi Sandıklı sakinleri tarafından fark edilse de İsmete olan ilgi hiçbir şekilde azalmıyordu. Bu sebepten ötürü Doğan kahyasından ilçedeki bütün başıboş serseri ve çingeneleri bağ evine çağırmasını istedi. 

Üç at arabası ve doğanın mersedes marka arabasına doldurulan bu insanlar evin bahçesinde beklemeye başladılar. Kahya Doğanın odasına gidip Doğan bey misafirleriniz geldi dedi. Kapıya üç kez tıklatsa da ses alamadı ve içeri daldı. Doğan sandalyesinde oturmuş fakat kafası havada gözleri kapalıydı. sol elinde tuttuğu esrardan bir duman aldı ve gözlerini açtı. Kafasını sağa sola sallayıp misafirlerimizi bekletmeyelim dedi. 

Doğanın bağ evinden bir adamı içinde para dolu bir sandığı misafirlerin ortasına koydu. Doğan, bu paranın hepsini size vereceğim fakat siz de benim için bir şey yapacaksınız dedi. Kız İsmetin dinsiz olduğunu ve aslında erkek olmadığını, bu yüzden insanların ona Kız lakabını taktığını, ayrıca O iki oğlunu da karısının başkasından peydahladığını bütün ilçeye yayacaksınız. Çingeneler ve serseriler birbirine baktı. Paranın miktarı onları ne kadar cezbetse de bunun yalan ve iftira olduğunu anladılar ve Çingeneler biz bu işte yokuz dedikten sonra bağ evinden ayrıldılar. Kalan serseriler ise paranın çoğunluğu kendilerine kalacağı için kabul ettiler.

Serseriler önce evsizlerden sonra da esnafın işçilerinden başladı. Doğanın tembihlediği gibi esnafın kendisinden direkt olarak başlamamalarının sebebi ise İsmete olan güven ve samimiyetti. Ayrıca dedikodu ve iftiraları Sandıklı sakinlerinin en alt seviyesinden başlatmaları gerektiğini, bu iftiraların onların arasında daha hızlı yayılacağını da gayet iyi biliyorlardı. Kısa süre sonra kız İsmetin dinsiz olduğu ve çocuklarının kendisinden olmadığı iftirası bütün ilçede yayıldı. 

İsmet ve esnaf arkadaşları bu iftiraların Doğan tarafından başlatıldığını konusunda hemfikirdiler. Berber şikayet edelim dese de İsmet, Kaymakam ve Emniyet müdürü de Doğan ile birlikte çalışıyor dedi. Berber yeniden parlak bir fikir ortaya koydu. İmam bu iftiraların yalan olduğunu cuma hutbesinde açıklayabilir dedi. Senin ne kadar dürüst ve düzgün bir insan olduğunu da bilir. Bu fikirden sonra Camii müezzinine döndüler. Müezzin bunu İmam ile konuşabileceğini ifade etti. 

Müezzin durumu İmama anlatınca imam bir kahkaha patlattı. Yanında duran kursiyer çocuğu bağ evine yollamak üzere bu gece Kaymakamlıkta toplanacağımızı Doğana ilet dedi ve eline bir lira sıkıştırdı. Doğan Seçim stresinden dolayı kafa dağıtmak istediği için elinde içki şişesi ile kaymakamlık konağına girdi. Sessizlik ve karanlık bütün konağı sarsa da Doğan yolu çok iyi bildiği için bu duruma aldırış etmedi ve kaymakamın odasına doğru hareket etti. İçeride hekim hariç bütün ekip oradaydı fakat eğlenceye dair hiçbir ibare yoktu. Doğan kadınlar ve müzik nerede dedi. İmam ise delirdin mi içki şişesi ile biri görse bütün işler berbat olur diye çıkıştı. Çok geçmeden kapı çaldı ve içeriye çok alımlı bir kadın girdi. İmam ve kaymakam ilk baktıklarında tanımasalar da Sandıklının eskortu Firdevs olduğunu anladılar. İmam iki eliyle yüzüne vurdu ve bütün işi berbat ettin dedi. Emniyet müdürü Firdevs'e seni gören oldu dese de Doğan sakin olun diye arkadaşlarına çıkıştı. elindeki içkiyi servis ettiklerinde ise Firdevs'in ilçede sadece İsmet ile ilişkiye giremediğini çünkü erkeklikle alakası olmadığı yalanını ilçede yayacak dedi. Herkes Doğan'a, sonra da birbirine bakıp güzel fikir dese de Firdevs ayağa kalkıp Doğan'a tokadı yapıştırdı. Beni eskort diye namusuz mu sandınız dedi ve kapıyı açtığı gibi vurup dışarı çıktı. 

Cuma Namazında iki aday ve İlçe sakinlerinin çoğunluğu oradaydı. Hutbe sırasında Doğan ile İsmet yüz yüze gelse de birbirine karşı hiçbir ifadede bulunmadılar. İmam bir anda bu namazın mekruh olacağını, çünkü aramızda din ile ilgisi olmayan, erkekler ile birlikte olan ve karısının zina yapmasına izin veren birinin olduğunu ifade etti. Bütün cemaat birbirine baktı ve sessizliği İsmet ayağa kalkarak bozdu. Berber, gidersen iftiraları kabul edersin dedi fakat aldırış etmeden kendini caminin avlusuna attı. 

İmamın sesleri, bedenine kurşun değmiş ve orada kalmış gibi kulaklarının içine girmiş, bir sesten çok gürültüye ve bir o kadar da sessiz çığlık atan bir kimsenin ifadesine benzemekteydi. Abdesthaneye girip yüzünü yıkamaya çalışsa da başarılı olamadı ve Camiden dışarı çıktı. Çok geçmeden arkasında cemaatin çoğunluğun kendisini izlediğini fark etti ve şaşırdı. Atılan iftiralardan dolayı Namazın mekruh olduğunu düşündükleri için Namazı yarıda bırakıp kendilerini dışarı attıklarını ifade ettiler. 

Doğan ve birkaç kişi dışında namazda kimse kalmayınca İmam, bu adamı bu şekilde yıkamayacağız diye düşündü. Doğan ayağa kalktı ve kaleyi içten fethetmek gerektiğini ifade etti. Namazdan sonra camide, müezzinin artık onların arasında durmaması gerektiği konusunda hemfikirdeydiler. 

Seçim sabahı Kahya Doğanın kapısını çaldığında içeriden yine ses alamadı. İkinci kez çalmadan içeri girdi ve odada kimsenin olmadığını, arkasını döndüğünde ise Doğanın koridordan elinde bir çuvalla kendisine doğru yaklaştığını fark etti. Doğan kahyaya bir kağıt uzatıp bu çuvalı bu adrese götür kağıtta yazılanları yap dedi. Kahya bu saatlerde doğanın bu kadar dinç olduğunu ilk kez görüyordu. Şaşkınlığını gizlemeye çalışan bir kimsenin ifadesi ile kağıdı alıp doğanın dediklerini yapmak üzere yola koyuldu. 

Seçimin normal gidişi İsmeti hayli telaşlandırmıştı. Bu kadar rahat geçeceğine ihtimal vermediklerinden ötürü, mutlaka sorun çıkaracaklarını tartışmışlar, çocuklarına da dikkatli olmalarını tembihlemişti. İsmet oy kullandığı Sandığı bir dakika olsun boş bırakmıyor her gelen ile özellikle ilgileniyordu. Emniyet müdürü bunu engellemek istese de Doğanın kesin talimatı ile hiçbir şekilde müdahale etmediler. Müdür, Doğanın doğru yolu nihayet bulduğunu ve tövbe ettiğini düşünse de yaptığı şeyleri düşündükçe bu düşüncelerinin doğru olamayacağını biliyordu. Onun da son dakika Doğanın bir şeyler yapacağına veya yaptığına şüphesi yoktu. Görevlendirdiği memurları gözetlemek için sandıkları gezmeye koyuldu. 

Doğan oy kullanmak için binaya girdiğinde kız İsmetin de orada olduğunu gördü. Her ne kadar ondan uzak durmaya çalışsa da İsmet onun neler çevirdiğini anlamak için yanına yanaştı. İsmetin fark ettiği ilk şey Kahyanın yanında olmadığıydı. Bu durum onda şüphe uyandırsa da aldırış etmedi ve Doğanı süzerek yanından geçti. Doğanın rahatlığı, insanları öfkesinden daha da korkutuyor, ardındaki kötülüğü gizlediği için aynı zamanda merak uyandırıyordu. İsmetin merakı ve korkusu birbirine geçmiş gibi, elini ateşe doğru götürüp aniden çeken birinin hareketine benzer şekilde doğana bakıp aniden kafasını başka yere çeviriyordu. 

Akşam vakti, bütün sandıklar sayılmaya başladı. Sandıkları sayan kişiler emniyet görevlileri olduğu için Esnaf sadece uzaktan izlemekle yetindi. Bazı sandıklarda Doğanın önce olduğu görülünce Esnaf, nasıl olabilir diye düşündü ve hile olup olmadığı konusunda birbirine sorular sordular. Sandık sayımı bitince sayım sonucunun bir örneği Ahmet ile Hakana rapor edildi, bir örneği de Emniyet memuru ile kaymakamlığa gönderildi. 

Kaymakam, Emniyet müdürü ile konağın dışında sonuçları bütün ilçeye ilan etmek üzere beklemeye başladı. İlçeye yerleştirilmiş bütün hoparlörleri, sonuçları herkesin duyabilmesi için açmışlardı. Kaymakam emniyet görevlisinin uzattığı zarfı yırtıp ufak bir fark ile Doğanın seçimleri kazandığını yeni belediye başkanı olduğunu ilan etti. İlçe sakinleri ve İsmet, sonuçları kahvehaneden dinlediklerinde hepsi şaşkınlığını gizleyemedi. İsmet, oy kullanımından sonra neredeyse bütün esnafla tek tek konuşmuş, Doğanın kazanma olasılığının neredeyse imkansız olduğunu düşünmüştü. Seçim esnasında bazı sandıklardan Doğanın önde olduğu çıksa da genel olarak oyların İsmetin lehine çıktığı Esnaf tarafından saptanmıştı. Kahvehanede çıkan kargaşa ve bağırışlar, Ahmet ile Hakanın gelmesi ile son buldu. Ahmet zarfı yırtıp sonuçları ilan ettiğinde Kaymakamın açıkladığı sonuçlar ile uyuştuğu görüldü. İsmetin üzerine kaynar sular dökülmüş gibi bağırmaya ve sonra kendini büzüp titremeye başladı. Arkadaşları ne kadar sakin olması konusunda telkinde bulunsalar da İsmet kendini tutamadı ve sinir nöbeti geçirmeye başladı. Ahmet, kardeşi Hakana baktı ve kafasını dışarı çıkmak için salladı. İki kardeş, babasının sinir nöbetine aldırış etmeden dışarı çıktı. 

Gecenin ilerleyen saatlerinde Ahmet kardeşi Hakan ile birlikte ilçenin boş bir arazisinde karanlığa doğru ilerlediler. Çok geçmeden yaşlı bir ağacın altında durup etrafa uzun uzun baktılar ve ağacın altını elleriyle eşmeye başladılar. Biraz geçtikten sonra ufak bir çuval bulup topraktan çıkararak ağzı sıkıca bağlanmış çuvalı iplerinden ayırdılar. Çuvalın içindeki altınları ellerine alıp birbirine bakarken Hakan, tam mı diye saymaya başladı. Altınların yüz adet olduğunu gördüklerinde hakan elli altını kendisine almak için tekrar saymaya başladı. Ahmet neden tekrar sayıyorsun diye sorduğunda, hakkım olan yarısını almak için dedi. Ahmet kardeşine uzun uzun baktı ve sen küçüksün sana otuz altın yeter dedi. Hakan bunun karşısında böyle anlaşmamıştık diye çıkışınca kardeşler arasında arbede çıktı. Ahmet altınları kendine doğru çektiğinde kendini yerde buldu ve kardeşinin üzerine çıktığını fark etti. Hakan abisine yumruk saydırıyor, yarısından da vazgeçtim bütün altınlar benim diye sayıklıyordu. Karanlıkta abisinin yüzünü bazen tutturamıyor ve toprağı yumrukluyordu. Abisi kendini sola kaydırdı ve eline irice bir taş geçirdi. Hakan yumruk atmaya çalışsa da abisinin elindeki taşı karanlıktan dolayı fark etmedi ve taşı kafasına yedi. Ahmet çılgına dönmüş gibi taşı kardeşinin kafasına defalarca geçirdikten sonra Hakan sessizliğe büründü. Ortaya saçılan altınları Ahmet tek tek toplasa da bütün altınları alıp almadığına aldırış etmedi ve toplayabildiğini çuvala yerleştirdi. Ayağa kalkıp etrafına baksa da hiçbir şey görmediği için gözü ile seçebildiği tarafa koşup ilçeden uzaklaşabildiği kadar uzaklaştı.