hayatın anlamını kazanamadığın zamanlara ithafen diye yazmıştım. bir kış ayı olmaktan da uzaktı anı yakalama telaşı. koşuşturma ve alelade sohbetler bitmek bilmezdi. trende yolculuk ederken arada hızlanan düşüncelerim sarsardı treni.
anlatmayı bilmezken konuşmayı hiç öğrenememişim alelade olmayan telaşlara karşı.
kendimi ifade edemeyip şiirde ifade ettiğimi sanmışım gibi bir telaş.
kurulan kadehler günlerden uzak kalmamı sağlamazdı. geceden uzaklaşmak mahvederdi tüm olası ihtimallerimizin varlığını süslemeyi sürdürerek. düşüncelerim doluşmaya devam eder, hikayeler anlatmak ister konuşmak, bağırmak isterdi. sarpa saran tüm ihtimallere karşı.
gerçekleşebileceğine olan inancı sürdürmek yegane varlık sebeplerindendi.
gözlere karşı konuşmanın ürkütücü mutluluğu kaybedeceğinin hatırasıydı hep.
artık gidebilirdi herkes, perde kapanırdı. yaşamaya değer ihtimaller kalmazdı. artık bir şeyler hissetmenin ihtimalini gecenin bırakıp gitmesiyle birleştirmekten korkardı. kapıların kapanıp tiyatronun ışığının tamamen sönecek olması ihtimali içini kemirmekten öte dehşete düşürürdü.
bir ses duyuldu sanırdı herkes sanrıya yenik düşüp. ama duyulmazdı. her şeyden uzak şey bile olamayan ihtimali kemiren çığlıktı sadece.