Aç yüreğini, bir merhabaya,

Kardeşin duymaz, Eloğlu duyar der Livaneli.


Bu günlerde sadece kardeşler duymuyor. Kendi varlıklarını benimseyen beyinlerden çıkan her bir ses kimlerin alanına giriyor. Kimler karar verirken “Seni düşünüyorum” bahanesiyle yaşıyordur.


Çağırıyor mudur boğazın kıyıya çarpan dalgaları? Çağırıyor mudur evimin balkonu veya penceresi? Karşıdaki güzel binanın çatısında dolaşan da kimdir?


Kimler duyuyordur bu sesi, kimler hissediyordur. İnsan gerçekten bildiğini sanıyordu. Anladığını anlayıp varsayımları unutuyordu. İnsanoğlu işte, unuttuğunu hatırlamak için hatırlamak istemediğini görmemek için verdiği çaba… Yine umutlarla dolu yaşamdan sarf edilen özgüven damlaları. Kendini güçlü sanıp içindeki boşluğu umutlarla mı dolduruyor? Kime güveniyor, genelde bu soruluyor. Bu dünya aleminde anlaşılmak için verilen uğraştan ne sonuç çıkıyor?


Son nefesi kaç defa veriyor ya da nefes alamadığını ne zaman anlıyor?


Bu hayatta ne kadar yalnız olduğumuzu ve kendimizden başka kimlere güvenebileceğimiz konusunda bir şüphe var içimde. Bir yandan cevabını almış, bir yandan da cevaptan korkan bir benlik var. Bir o kadar akıllı ve bir o kadar da saf. Kabullenmekte zorluk yaşayan bir vicdan var içimde. Kim haykırıyor tekrardan içimdeki vicdana? Kim sarsıyor, gerçek tam olarak neye benziyor?


Sorulması gereken çok soru, düşünülmesi gerekilen çok konu, sorgulanması lazım dediğim çok şey var.


Var işte…


Sadece var olduklarının farkındayım.