Kaldırım taşının altına saklanmış on üç avuç suyu içtim

Kim bilir kaç fırın ekmek gerekti serpilmeye

Yaşamaya susamışım öyle dedi fotoğrafçı vitrininden bana bakan çaresizliğim

ve kırmızı gülleri sahil çingenesinin

Nasıl oldu, ne zaman oldu, nerede oldu görmedim

Herkes alkış tutuyordu ben

Tökezledim

Düşman gibi baktı bana bok sinekleri bile

Çünkü insansan ve yaşıyorsan biraz

Mükemmelle aranı tek vesait tutmalıymışsın


— Mükemmel buna gülmesin mi


Pazar banyoları, mavi leğenler ve sökülmüş yakalar

Duman değil çile tüten sobalarda ne patikler yaktılar

Burunlarda Allah ve Hacı Şakir kokusu

Dillerde kımıl kımıl hakkaniyet sevişiyor

Dizimdeki yeşil çürüğe sarılıyorum yetmiyor

Dizimdeki yeşil çürük sarı paltoma sarılıyor

Sarı paltom anneme armağanımdır

Hiç yazmadığım şiirlerim babama


— Şiirlerim babama gülmesin mi


Ben erken büyümüşüm kuşlar kulağıma söyledi

Erken sarkmışım bu düzenin eleğinden

Sokaklar, kaldırımlar ve trafo önleri

Tekil sultana kulak ver ''memento mori''

Küflü bir sandık açın da anılarımı yerleştireyim

Ben söylerim siz bilmeyin

''anneannemler''den -ler ekini kaldırmanın yarasını

Yaram naftalin kokulu hurçlara saklanmalı


— Hurçlar yaramı sevmesin mi


Aynanın karşısında hıçkırarak dua eden çocukluğum

Sen büyümüş de küçülmüş değilsin

Olsa olsa eksik şuunatın farklı perspektifisin

Madde on yedi

Yaşama, koruma, geliştirme

Ekle; sevme, sevilme ve kabul görme

Katalitiğin ateşi mor yandı anne

Kaldırım taşının altına saklanmış on üç avuç suyu içiyorum

Yanlış otobüse binip


Kendimi terk ediyorum


— Otobüs benimle gelmesin mi