Ne düğün konvoyu ne isyan bayrağı çığırmalarım.


Kalabalıkta pek duyulmaz diye kendi kendime konuşmaya fazla alışkınım.

Deli miyim çiçekle konuşayım?

Anlatacak bir şeyi varsa dinlerim tabii, o ayrı.


Adapte oluyorum ama bak. Hiç fena gitmiyor.

Toplu histerinize olan ilham verici bağlılığınıza saygılıyım.

Balkon hayaliyle kendimle alay eder gibi ojelerime üflüyorum, kurusun diye.

Narçiçeği, mevsim yazsa şayet.


Bitki çayı yapmışım, ot cesedinin özü ne güzel şey!

Biten bir hayatı mideye indirmek hafif bir meltemle.

Üstümde dizleri çıkmış pijama, omuzlarım gökyüzünü göğsüme doldurur gibi açık.

Nasıl derler? Hah... Müdanasız!

Demirden de korkarım, trene de binerim, bilmem kimin hörekesinde inerim diye bağırıyor dün geceden kalan makyajım.

Mahallenin neşesi, hanımlara sorsan orospusu derler.

Ancak bu havadar kafesin tek sahibi.


Güleç bir palavracıyım, kalemim yara açmaz ama belden aşağı dürter.

Bana sorsan çok sahici.

Sorma ama. Hiç sorma.

Edepli bir sapık aranızda.

Yaşıyor, yaşatıyor, düşeni kaldırıyorum ve sahip çıkmıyorum hiçbir şeye.

Ne kazanıyor ne kaybediyorum.

Ağlayıp, ağlatıp kendi şakama en çok kendim gülüyorum.

Okudukça, dinledikçe akıl sağlığımı kaybediyor ve sorana "akademik kariyer" diye yutturuyorum.


Günaydın!


Tavuğunuza kışt demeden, güvercinleri kovalarken öleceğim sanırım.