2017-2021 yılları arasında farklı zamanlarda toplamda 22 ay kaldım Suriye’de. Operasyon yaptığımız ve/veya konuşlu olduğumuz bölgelerin çoğunda fiilen bulundum. Farklı bir ülke, farklı bir coğrafya ve farklı insanlar... Ülkenin bebek katili başkanı Beşer Esad, Sünni olan herkesi ülkenin kuzeyine sürmüş, hiçbir şekilde sanayi, fabrika vb. yatırım yapmamış, tamamen sefalete terk etmiş. Açık aralıklarla zeytin ağacından başka bir şey göremezsiniz. Elektrik yok, doğal su yok, trafik lambası yok, bir tane asfalt yol yok. Şam başkent olduğundan, Lazkiye tatil yöresi olduğundan geri kalan şehirler ve yerleşimler tamamen ötekileştirilmiş. 300 haneli köyde kalmıştım ilk gittiğimde. 1.5 litre suyla duş aldım 6 ay boyunca. Ne çeşit sürüngenlerle yattım uyudum saymakla bitmez. Tamamen sefalet içindeler. Türkiye’ye gelme sebepleri tamamen maddi. İstisnalar var elbet fakat her şeyden önce bunlar birer insan. 


En önemlisi bu savaşın masum varlıkları çocuklar. Hiçbir suçları, günahları yok yavrucakların. Olunacak en zor şey olmuşlardı onlar: “Savaşın ortasındaki çocuk”


Savaşın ortasında çocuk olmak, bombaların nereye düşeceğine aldırmadan inadına sokağa çıkıp oynama isteğidir. Savaş ortasında kalmış çocuklardı onlar da. Kim bilir, belki de her şeyi oyun sanıyorlardı. Silahlar, füzeler, bombalar hep oyuncaktı onlar için. Kim bilir; her şeyin farkında olan küçücük kalpleriydi, diğerleri ise kalpsiz. Savaşın ortasında kim daha fazla ne kötülük yapabilirdi bu çocuklara? 

Kör edilebilirlerdi, beraber büyüyüp hayatını paylaşacağı arkadaşını öldürebilirlerdi veya anne babasını kaybedebilirdi küçük yaşta. Savaşın ortasında çocuk olmak her şeyini kaybetmekti aslında. Bugününü, yarınını ve geleceğini, hayallerini, oyunlarını... Yürek ister o savaşta çocuk olmak. Söylenecek sözlerin tükendiği, dünyanın sessiz kaldığı, soğuk savaş stratejilerinin planlandığı bu topraklarda konuşulması ve üzerinde önemle durulması iki varlıktan biridir çocuklar, diğeri de kadınlar. Bütün çocuklara ve kadınlara selamlar, hoşça kalın.