Aydınlığa çıkmak için tüketilen akıldan ne ses, ne seda

akşam olur, öylece fikrimizle başbaşa kalırız

pencere önlerinde biriktirdiğimiz izmaritle...

bir ıstırap başlatır, uykusuz kalınacağını anlarız

gençlikti ya bu, hani coşkun, berrak çehre

çiçeğin solarken kaybettiği renkler gibi şimdi hayatımız


Bazen aynalarda yüzümle karşılaşır,

şuraya bir tebessüm ne yakışırdı diyorum.

ne hâl ama, bu ne yıkık dökük bir mevcudiyet.

gençliğime, büyük beden bir çırpınmayla susuyorum

savaşmamak için çok savaştım, ne bu acz dolu nihayet


Esir alınmışlığını alkışlayanlara hayretim erimedi bir türlü

bir türlü ısınmadı içim, nasıl ısınsın bin türlü rezalet

uzaklaştıysam insanlıktan, gülsün cehaletin yüzü

gülsün, kanasın, hatta gelsin neredeyse kıyamet


Artık kötü sonlara alışkanlığımdır tesellim

daha mı kötü, ne çıkar

olsun ben de bir canı ayakta veririm