konuşmadan da duyarım sesini.
gözlerin rabt olmuşsa yıldızlara, kapalı olsa da görürler çünkü.
babil'in iştar kapısı mı büyüktür, pers'in sönmeyen ateşi mi
ateşin göklerden çalınması mı, ebedi yaşatılması mı büyüktür ya da
ama gılgamış, yenemeyince tanrıların kendine gönderdiği enkidu'yu düşman değil dost olmuştu
konuşmadan da duyarım sesini
kerbela'da cenkin sesi semayı bulsa, bir ahh kadar olamaz, ya da akan kanın yere düştüğü ses kadar.
konuşmadan da duyarım sesini
binbir geceden sonra da anlatılan masal gibi duyarım
cevher, aslında her şeyde aynı, bakan gözler farklı. ki, cahilin perdesi nazarına mani.
açıldığında idrak perdesi, görene de köre de ayandır.
insan kendi yerleştirir iki omzuna iki yılan, sonra besler her gün hırs ile, cehaletin, şehvetin kanı ile.
adaletin üstünde bir zalim oturduğunda, Ömer'ler efsane olur, Ebu Zer'ler sürgün.
konuşmadan da duyarım seni.
etrafındaki sürüden arşa çıkan haykırışlar arasında, kulaklarını tıkayıp bir düşünce ile, bir yürek, bir inanç ile var olduğun sürece.