Zifir karanlığındayım, pus kokuyor her yer.
Ayak bastığım toprak, soğuk,
Ölüm gibi sessiz ve habersiz gelişimden.
Gecelerim ise şahittir gökyüzünün güzelliğine,
Yıldızlar gibi, günleri kovalıyor her bir nefesim.
Acı çekiyorum, gözlerim celladımı kolluyor,
Gözyaşlarını dindirecek bir yağmurda.
Adım adım yürüyorum sonsuzluğa
Gidiyorum, sebepsizce..
Soğuk toprakla buluşuyor önce bedenim,
Üşüyorum, yalnızım, biliyorum dönemem artık.
Daha yaşamamışken ömrümün yarısını
Hayallerim avuçlarımda isimsiz bir yoldaşla, gidiyorum...
Sahi, siz neden yaşıyorsunuz hala?
Bensizlik yormuyor mu sizi?
Zamansız bir günde, gençlik ateşimle kavrulurken,
Çektiğim acılara çığlık dahi atamayışıma üzülmüyor musunuz yoksa?
Unutulmaktan korkmuyor musunuz
Ya benim yerim de olmaktan
Sorularımla, ardıma bakmadan
Çığlıklarımın gözyaşlarıyla beraber gidiyorum.
Belirsizlik sende kalsın ey dünya,
Hoşça kal ben ebediyete gidiyorum...
21 yaşında hastalığı teşhis edilemeden ebediyete uğurladığımız Hilal'in anısına yazılmıştır.