anlat.

 

hep hazır ve nazırdı afili taife 

biraz da arsızdı, pek çiğ ve de aleni

seni nasıl kavurduklarını hatırladın mı?

dehşetin vardiyalarında koşturanların içinde 

sırf ayaklarını onlara uydurabilmek için

kendi inançlarınla çatışmadın mı?


seçmen rolüne güdülenendin şu seçmek illüzyonunda

mucize bir değildi milyonda 

ve değildi senden peydah

seni de kandırdılar vaktizamanında

aldırmazdın, alınırlardı 

tanımıştın dosta düşmana

her savunmasızlıkta bir üstünlük hakkı.


kimliğin kayıp değil ama kimlik arayışındasın, neden?

sen de insanlar sevdin

elleriyle diktiği çiçekleri ayaklarıyla çiğneyen

sadakati ne istediğini bilmeyen ruhlarda aramaktasın

bundan çilelerce sürdü yasın

cüzi de miktara vardı yaşın

ama yüzüne vurmayacağım nezaketen.


yoksa sen unuttum mu sandın?

ben seni on iki ayın on ikisinde de hatırladım 

kendimi senden sakınmadım

pek nahif bu ruha haksızlık olmasındı

yüksek bir perdeden gürleyen bu güzelin

gülüşünde hicvi saklı.


anlat, kıymetlim anlat.

yakacak bir baş bulamayınca masumiyetinle ısınanların

her üşüdüklerinde aklına gelmedin mi?


köşe kapmacaydı senin için tenhalar

bankların boşluklarına arzu ettiğin dostları doldururdun

sigaraya da o zaman alışmıştın. 

sigara da sana alışmıştı.

gel zaman git zaman yer ettiler,

hoşsohbetler, müdavimler derken

bir gureba yalnızlık içinde çoğalmıştın.


gülümseyince çemberine dahil olurlar sandın

sana her adım attıklarında çemberini daralttın

içsel mahkemende bir suçlu arıyordun 

huzuruna çıkarıp huzurlarını bozmak üzere

kimseyi bulamayınca yine kendi yüzüne 

bakıp yargılar dağıttın.


sen sessiz konserler verirdin kendini

ortaya koymak için neler vermezdin ben bilirim, ah

nasıl tarif edeyim o ateşi?

içimde harlanır

kimi zaman ağlatır

onu böylesine tatmamışlardır kanımca

gezdirememiştir kimse bu cirmi kanında


seni görüyorum

seni seviyorum

seni esirgiyorum seni esirgemeyi unutan yaradandan bile


senin terin alın yazına zımbalı

seni görenler huzurunda saygı durmalı.