5 Kasım’da Netflix’te yayımlanan ve Seren Yüce’nin yönettiği Kulüp adlı dizi 1950 Türkiye’sinde Sefarad Yahudilerinin etnik kimliklerinden dolayı yaşadıkları sosyal dışlanma, ayrımcılık, ötekileştirme, emek sömürüsü gibi temaları ele alıyor. Tüm bu temalara değinilirken dizideki esas kurgu gençliğinde mecbur kaldığı için işlediği bir suçtan dolayı hapse giren Mathilda ve kızı Raşel üzerinden işleniyor. Gökçe Bahadır, Fırat Tanış, Metin Akdülger, Selim Bademci, Barış Arduç ve Asude Kalebek gibi isimlerin oyuncu kadrosunda yer aldığı dizinin ilk sezonu 6 bölümden oluşuyor.

Mathilda kızı Raşel’i yetimhaneye bırakmak zorunda kalmış ve mahkumlara af çıkıp kendisi de hapisten çıkana kadar da kızını görmemiştir. Mathilda hapisten çıktıktan sonra İsrail’e dönmeye kararlı olsa da Raşel’i gördükten sonra fikri değişir ve İstanbul’da kalmaya karar verir. Bu süreç içerisinde hem kızı ile yakınlaşmaya çabalar hem de Kulüp İstanbul’da çalışmaya başlar.

Mathilda ve kızının birbirini tanıma ve geçmişleri ile yüzleşerek aile bağlarını inşa etme yolculukları bir yana; Çelebi, Orhan, Selim ve İsmet gibi karakterlerin de bireysel anlamda geçmişleri ile problemli ve travmatik oldukları göze çarpıyor. Orhan, Kulüp İstanbul’un sahibi ve esasında bir Yahudi’dir ancak daha henüz çocukken kendisine annesi tarafından zoraki bir asimilasyon yaptırılarak Yahudi kimliği unutturulmuştur.

Çelebi, Kulüp İstanbul’da Orhan’ın çalışanı ve sağ koludur ancak geçmişinde Mathilda’nın ailesi ile birlikte yaşadığı lüks malikanede çaycılık yapan birisidir. Ayrıyeten Çelebi Mathilda’ya aşıktır ve hiç dile gelmemiş aşkın intikamını yıllar sonra Mathilda’yı yanında çalıştırarak almak istese de esasında kendi suskunluğu ve zamanında harekete geçiremediği duygularına kızgın olduğu söylenebilir.

Selim, Kulüp İstanbul’da şarkıcıdır ve müziği, sahnede olmayı sevdiği için esasında hayallerinin peşinden gittiği için vicdan azabı duymakta, arada bir depresyona girmektedir. Bunun nedeni, ailesinin kendisini hiç takdir etmemiş olmaları ve gerçek Selimi hiç tanımamış olmalarıdır.

İsmet ise Türk bir taksi şoförüdür, genelde çapkınlığı ile bilinir ve aile kurmaktan korkan birisidir. Bunun nedeni ise kendi aile bağlarının zayıf olmasının yanında örnek alabileceği bir baba figürünün olmaması, babanın Selimin hayatında kayıp bir figür olmasıdır. İsmet, anne ve babasının arasındaki şiddetli geçimsizlikten dolayı kendi kuracağı ailede babasına benzemekten korktuğu için duygularından kaçmakta ve günübirlik ilişkiler yaşamaktadır.

Dizide Yahudi kültürüne Şabat ve Ladino dili gibi çeşitli ses ve görsel içeren içeriklere yer verilmesi; her toplumun kendi kültürel, sosyal, ekonomik ve dini farklılıklarını yaşama biçiminin farklı görünse de benzer olduğunu gösterir niteliktedir.

Dönemin Türkiye’sindeki siyasi ve kaotik ortamın toplumda yavaş yavaş Yahudilere karşı kutuplaşan bir bakış açısı oluşturduğunu gösteren çeşitli sahnelerin bulunması, dizide tek tek her karakterin geçmişi ve kökleri ile yaşadığı yüzleşme üzerinden esasında 1950’ler Türkiye’sinin kendi geçmişine dönmesini sağladığı söylenebilir.

Dizide Yahudilerin tarihsel olarak geçtikleri süreçler, Sırf Yahudi oldukları için işten çıkarılma, dini özgürlüklerinin kısıtlanması, Müslüman erkeklerin Yahudi kadınlarına ikincilleştirilmiş bir konumdan bakmaları ve evlenmek istememeleri, emeklerinin sömürülmesi ve güvencesiz çalıştırılmaları ve yine etnik kimliklerinden ötürü toplumda fişlenmeleri gibi örnekler üzerinden anlatılmaktadır.

Tüm bu örnekler ekrana yansırken bir yanda aşk, özlem, ayrılık, melankoli, yalnızlık, kimsesizlik, çocukluk özlemi, kızgınlık, terk edilmişlik ve mecburiyet gibi duyguların rüzgarını hissedebilmek, iki kültür arasında sıkışıp kalmış insanlığın ne kadar ortak, bir ve aynı olduğunu gösteriyor.