"Yeni bir ülke bulamazsın, bir başka deniz bulamazsın / Bu şehir arkandan gelecektir" diyor Kavafis ünlü şiirinde. Hepimiz bir başka şehir özlemi duymuşuzdur. Hep daha insanca, daha müreffeh, daha sıcak bir yaşam isteriz.
Ünlü bir mutasavvıfımız, Cumhuriyet'in ilk yılları, Medine aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. İlahilerde, menkıbelerde dinlediği Medine'de yaşamak istiyormuş. Fırsatını bulmuş Medine'ye yerleşmiş. 2,3 yıl sonra Türkiye'ye geri dönmüş. Sebebini soranlara "Medine'yi özlemekmiş güzel olan" demiş. Tabii ki aradığını bulamadı. Medine bir düştür, ütopyadır. Farkında olmak ve yaşadığın şehri dönüştürmek ve bu çabada olanlarla birlik olmak önemli olan.
Ramazan geliyor. "Hoş geldin ya şehr-i Ramazan diyeceğiz. Şehr, ay anlamına gelse de şehir anlamını da içeriyor. Ramazanda şehirlerimize bir güzellik geleceğini düşlüyoruz. İnsanlar daha bir sevgi dolu, daha bir iyilik dolu olacak gibi, huzur, adalet, geçim daha kolay elde edilecek gibi geliyor. Kim bilir bu ayda kadın cinayetleri durur belki, belki çocuk tacizleri durur. Depremzedelere daha bir yardım gider gibi. Ülkece yardımlaşma ve yoksulları gözetme başlar gibi. Güzel şeyler umuyorum. Ramazanı gene "bir taze nefes getirsin" umuduyla bekliyorum.
Keramet Ramazanda değil elbette. İnsanlarımızda. Demokrasiyi özledik, ekonomik krizden bunaldık. Pandemiyi yeni atlatmışken deprem yaşadık. Bu bunaltıcı ülkem atmosferi bir medeniyet çıkışı gerektiriyor. Medeniyet insana özgü. Dayanışma ve toplumsal uyum var temelinde. Bu gözle görmeli. Medeniyetimize güvenmek istiyorum. Gurbet içimde ama başka şehir bulamam, bu şehir arkamdan gelir.