Şelaleler akarken evlerin arasından, sen çiçeklere gökyüzünden bakmayı seçtin. Dumanlar tütmüyordu bacalardan, işi gücü bırakmıştı herkes. İnsanlar seni arayıp sorarken bucak bucak, her şeyi ve herkesi ardında bırakıp öylece gitmiştin. Ne bir ipucu ne bir iz. Şimdi kimi ya da kimleri merak ediyorsun, bilmiyorum. Ya da sadece yeni hayatına mı alışmaya çalışıyorsun?


Sen gittikten sonra değirmenler buğday öğütmeyi bıraktı. Hepimiz aç ve susuz kaldık. Gerçi, gitmeden önce bütün köylüye çuval çuval buğday getirmiştin. Hepsinin ambarlarını doldurmuştun. Ama inan, senden bir anı olarak kalsın diye kimse dokunmadı o çuvallara. Geçtiğin yollardan kimse geçmedi, ayak izlerin silinmesin diye. Sahi, önceden de bu kadar değerli miydin?


Yüzüklerini almayı unutmuşsun giderken. Üzerindeki tuğralara bakıp bakıp bana söylediğin sözleri hatırlıyorum. Hiç unutmam, ‘Az daha gidiyordun bir ara.’ demiştin bana. O sözün anlamını bir tek ben bileceğim. Tamam, sadece senin için kalmaya devam edeceğim.


Şelaleler akmaya devam ediyor hala. Elimde beyaz bir mendille fazlalıkları almaya çalışıyorum. Taşmaması için elimden gelen gayreti gösteriyorum.


Oradan bakınca çiçekler nasıl görünüyor? Kalbin kadar güzeller mi? Aslında nereye gittiğini merak ediyorum. Ve biliyorum, sen ne kötü söz söyler ne kötü düşünür ne de kötü olan bir yere gidersin.


Köylüler sessizce ağlıyor. Kimse birbirine görünmek istemiyor, herkes gözyaşlarını saklıyor. Özür dilerim, seni üzmek istemezdim. Birazdan kara bulutlar yağdıracak felaketini. Bulutların zulmü, şelalelerin taşkınlığı ve köylülerin gözyaşıyla boğulacağız.


Sen neden gittin ki?


13.08.2021