“Bu, acı vermiş olmalı. Kimsenin anlamadığını fark etmiş olmak... Güvenebileceğin birilerini ararken terk edilmek... Bu ıstırap verici olmalı.”


Gün geçtikçe zaman benim için daha hızlı bir hal almaya başladı. Doğaya karşı çıkarak tüm çıplaklığımla karşısında durdum. Hastalandım, boğazlarım hala daha acıyor. Benliğimi acıttı da çok canımı yaktı. Bunun senin için önemi var mı? Sanmıyorum. Bencillikten kaçarken kendi egona tutundun. Duyguları ve hisleri düşünmeden haksızlık yaptın. Duygularımı cepte gördün belki de. Ne acı!


İlginçtir ki yüzünü unutmaya başlıyorum. Özellikle gülümsemeni, yüzünü anımsamakta zorlanıyorum. Anıları değiştiriyorum, kendimle ilgili notlar bırakıyorum her bir anıya. Yeniden keşfediyorum, bir yandan da şaşırıyorum, gülüşlerin yerini nasıl böyle bir karmaşıklık yer aldı? Duygularım ve benliğimle duygularımı açmanın iyiye gideceğini düşünürken karmaşıklıkla karşılaştım, bu beni daha da derine itmeye başladı. Yalnızlığın ne kadar da kuvvetli bir duygu olduğunu yine yalnızken keşfettim. İhtiyacımı hiç sormadın, duygularıma önem vermedin. Bu hissin ne kadar korkunç olduğunu gördüm.


Duygularımı kirletmeye çalıştığını gördüm. Seni benden aldığını fark ettim. Peki memnun musun? Bu yazıyı okuyorsun, neden? Bana bunu neden yapıyorsun? Karmaşıklık içinde beni neden bırakıyorsun? Neden bana umut veriyorsun veya alıyorsun? Neden verdiğin kararları değiştiriyorsun? Bu bana çok zarar veriyor. Duygularımı açıkladım, sonucu belirsizlik mi? Kendi cevaplarını, kendi sonuçlarını bana kabul ettirmeye çalıştırdın. Buna direndim ama artık bunu kabul etmem gerektiğini hissettim. Çünkü bunu yaparken bile seni düşündüm. Seni senden daha fazla düşündüm. Benim duygularımın bir önemi yine yoktu. Çünkü sen istedin ve oldu.


Bunu kendime neden yapıyorum? Sen bu kadar önemliyken kendin için, ben neden önemli değilim? Bu kadar kötüysem neden silmedin beni tamamen? Belki de ölmeyi hak ettim gözlerinde, belki de yok olmamı diledin. Boynuma ipleri neden bağlıyorsun? Bağlanmak için, ayrılmamak için kullanılan ipleri neden bana kullanıyorsun? Bu kadar neden sorusuna cevap verecek mantıklı bir açıklama neden yok?


Neden duygularımla bir başımayım? Neden ağlayıp duruyorum, neden yalnızım? Bu kadar hassas olmak benim suçum değildi. Benim duygularım neden ötekileştirildi? Neden bir anda yok edemiyorum? Neden gözlerine bakıp geleceğin getireceği kötülüklerden ben bahsedemiyorum? Tek yaptığın şey duygularını egon ile konuşturmak. Duygularınla konuşmak istediğim zaman egon ile konuşuyordum. Duygu nedir? Herkes gidince ortaya çıkan bir olgu mu?


Seni anlamamı isterken kendini benden uzaklaştırdın? Seni zamanımla tehdit etmedim. Sana olan saygımla ve sevgimle duygularımı açtım. Hırs mıydı yani bütün bunlar? Gerçekten aşk denilen duyguya sahip miydin? Gözlerime bakınca hissettiğin duyguları yok etmek kaç dakika sürdü? Hiç acımadın mı mesela? Çünkü beni düşünmeden hareket ettiğin çok açık.


Sana verdiğim ilgi ve değeri farklı insanların duyguları ile bir tuttun. Bunları söylerken nasıl hissettirdiğini asla düşünmedin. Ama beni düşünmemekle suçladın. Yaptığım hataların farkındayken karşımdakinin masumiyete bürünen bencilliğini izlemek ilginçti. Sana senin gibi davranmak suçtu. Tek kullanmadığın kelimeyi hissettirmende sorun yokken benim kullanmam suç oldu.


Farkındasın, en kötüsü de gerçekten bu. Farkındasın her şeyin, nasıl hissettirdiğinin... Ama o kadar yaralısın ki direnişi, duyguların saklanışını kendine ödül olarak görüyor ve bundan gurur duyuyorsun.


Seni, benden sen aldın!

Beni de senden, sen aldın…