İçimde kazanılmayı bekleyen zaferler gibi soluksuz bir bekleyiş aldı dört bir yanımı. Ne gerçekten başarmaya olan inancım ne de başarısız olma hissinin derin kasveti var. Hayatta tutunacak iki üç dal belliyorum. Her gece aydınlığına kavuşur. Her seven gerçekten sevmez belki de seviyormuş gibi yapar. Hayatta her şey siyah beyaz mıdır ki? Albert Camus, hayatın hiçbir şey olmadığını ve itina ile yaşamamızı söylüyor. Sahi hayat hiçbir şey ise neden itina ile yaşıyoruz(?). Yoksa hayat hiçbir şeyse her şey midir? Yok daha neler. Hayatin bir hiç olması rahatlatıyor mu bizleri acaba, oysa kim söyledi bunu. Hayat bir hiç ise... ya da her şeyse! iki durum da korkunç geliyor kulağa. Duygularımız olmasa mesela beni en çok bu üzer. Sanki bizi ayakta tutan duygular, ne zaman hissetsem iyi veya kötü, işte yaşıyorum diyorum. Sonra neden yaşıyorum, neden şu olmuyor, neden daha iyisi değil, neden şimdi, neden o değil, neden tüm bu insanlar, neden ben. Mesela neden bu soruları soran insanlara deli gibi bakılıyor. Kim gerçek aklı buldu ki şu dünyada. Kim tüm kötülüklerden arınmış bir kalp taşıyor. Kim bu kötülüklerin içinde altından bir kalp taşıyabilir. Kimse göründüğü gibi değil diyoruz ve bu cümle hep kötüyü çağrıştırıyor sanki. Evet kimse göründüğü gibi değil. Çünkü görüntü hep yanıltıyor bizi. Kimse kimseye sergiye çıkar gibi görünmek zorunda değil. Yeni aldığım parlak mavi renkli saksıya yapay gülümü koydum, aldım en güzel köşeye geçen komşu geldi güzel görünüyormuş. Oh oh ne iyi. Laf lafı açıyor, geçen haberleri izliyorum. Dünyadan ülkeden, fakirden, haklıdan, gerçekten bihaber olan haberleri... dışı çirkin ve zehirli içi enfes bir balık varmış. Bak görüyor musun neler öğreniyoruz. Yaşam, varsın birilerini iyi birilerini kötü görmekle geçsin! Sevdalar ayrılıkla başlasın. Su testisi de su yolunda kırılsın. Bilmiyorum ne doğru ne yanlış. Belki de bilmem gerekmiyor. Keşke diyorum keşke, daha farkli olabilirdi. Dışı gümüş kapladım içi altın. Hani şu reklamları geçiyor pırlantaların, öyle güzel şöyle ışıltılı. Gelgelelim pırlantanın serüveni, ne gözü görür bir parça taş için ne dökülen alın terini ne gözyaşını. Ne umrunda. Neden olsun ki. Zenginim, param var, her yerdeyim al yarum bu sana harçlık. Sizin de hayat zor. Sizin gibiler de ne bileyim. Yok, dur bakayım şöyle sen bilmezsin. Senin baban kim evladım? Ne iş yapıyor? Ne olacaksın bakalım büyüyünce? Oğlumuzun var mı kız arkadaşı? Kalk kızım amcana bir çay koy. Kızım senin okul ne oldu? Eee ne zaman istemeye gidiyoruz kızı? Gelin hanım elini açmıyor. Bebek ne zaman kızım? Oğlanın adını dedesinin adı mı koysak. Gözünüz aydın. Hayırlı olsun. Başınız sağolsun. İyi bilirdik. Her şeye rağmen yaşadı. Final bölümü pek renkli geçemedi. Yeni sezonda yeni kadromuz ile hayatın tam içindeyiz, öyle ki her yerdeyiz, herkesteyiz. Bizzat içinizdeyiz. Kolay kolay da gitmeyiz. Yeni sezonda, yeni yüzlerle, hayatınızın tam merkezindeyiz. Hoşçakalın.


(Yorumlarınızı, eleştirilerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Yorumlarda görüşmek üzere:))