tut elimi

ben iyiyim

az uyuyorum, gün yine yirmi dört saat.

biraz konyakla yıkıyor temizliyorum zamanı

unutmak değil uyuşmak için.

sıtmaya yakalanmış bir hastanın kinine ihtiyacı

yirmi bir yaşında bir ihtiyarım...


mercan yokuşu korkutucu

kar da yağdı üstüne hem de ayak kaydırıcı,

çantamda yeşil bir bıçak, aşırı iyi hissediyorum.

iki kardeş. ikiz. kaderleri bozuk

hiroşima ve nagazaki

kaderin siyam ikizi olur mu?

yaşanan her hayat biraz ziyan...


delirmişim gibi bakma bana

ben yazıyorum sen de zahmet edip anlasana

moleküler biyoloji konuşmuyoruz burada!

hem riyaziyeci biri yoksa sayılar da uğramaz masamıza

zaten rakamlar hak getire,

dört işlem ve bir hayat.


tek dal al capone ve latte ve bir kadın, dizeleri çile kokan

kadın: didem madak.

şimdi sıkıysa beni anlama

dört yıl önce

sarılar dört yıl önce bitti.

üstadın da dediği gibi ''zaten sarıyı hep ölüme yakıştırmışımdır''

güneşin de rengi sarı

dolayısıyla potansiyel bir tehditkar

''sönerse sarım ve bir daha açmazsa bitersiniz'' diyor açıkça!

peki bu kimin umurunda?


kahve üstü marlboro, temiz

bana zarar vermiyor.

hipokrat yemini maddelerinden biri: zarar verme!

neden bana zarar vermeye çalışıyorsun?

hiç anlamadan hem de beni.

bir degüstatörün tattığı şarap sayısından fazla zehir tattım

ellerin hiç

hiç mi hiç zarar vermiyor bana

bağışıklık kazandım bu yüzden minnettarım sana


nasıl da umarsızca diziyorum kelimelerimi art arda

sen yine de küçümseme, filolojide buna sentaks denir.

bu da önemli bir iştir eğer önem verirsen


bak ben on sekiz yaşındayken, yoğun bakımda staj yaparken

on yedi yaşında lösemi hastası bir çocuk tanıdım

çocuk: salih

kalbi durdu, ilk müdahaleyle tekrar attı kalbi

sonra yine durdu, gözlerini yumdu, sonsuza dek.

salih, duy beni

kaybettiğin hiçbir şey yok

sen gittiğinden beri dünyada iyi bir şey olmadı

olduysa da benim haberim yok.

huzur içinde yatasın...

zaten fazla yaşamak zehirli

ufaktan cazibesi de yok değil hayatın

cezbediyor nadiren de olsa zehri.


on altıncı yüzyılda yaşamış bir hekim vardı

hekim: paracelsus

ve çok sevdiğim sözü ''zehir yoktur doz vardır. dozdur zehri belirleyen''


hayat, bana ne zaman kararınca yaşamayı öğreteceksin?