Gırtlağımdan göğe kanatsız

Serçeler uçuyor

Dağların sarp serinliğine bir çığlık iniyor

Serçeyi nasıl bilirdiniz!


    Bembeyaz, ak pak, pir şalı gibi

    Zeytin ağacının barışı gibi

    Usul mevzilerin sesi gibi

    Kanatlarından kan akıyor


Kan koyu akıyor

Kırmızı bir meşale gibi yanıyor

İmdat mümkün mü?

Savruk mahşeri kalabalık her yer

Ceylan, geyik, serçe, yılan

Göç kargaşasında

Serçe göklerde nara atıyor

Sesi bin fersah yankılanıyor

Kalleş avcı namlusunu okşuyor

Avcı avcıyı tanıyor

Jiletsi elleri nasır tutmuş kabzasını kavrıyor

Kınından alev rengi bir utanç

Serçenin yüreğine doluyor

Kaçışıyor ve imdatlara uykulara dalıyor

İncinir bilekleri, avcı uykusunda yakalar serçeleri

Tüfenginde kırmızı şarapnel

Namlusu ürkek yavruya dönük

Bir ses göğe fırlıyor!

Her yer pir-ü pak sessizliğe bürünüyor

Serçe artık yok, bir top kan yumağı

Serçe ölmüş

Serçenin yüreğinde son inip kalkmalar

     Ceylan susmuş yılan utanmış

     

Avcı maktülüne bakmış

Maktül avcısına

Kim susturacak bu sessizliği?

Daha kim susacak serçelere?