beni bağışla,

sokağın köşesinde hayat var sanmamı bağışla.

bu çocukluğa boyun eğip, bu sıkıntılı evde hayal kurup durmamı bağışla.


etime dokunuyorsun, bir günah ayaklanıp karanlıkta salınıyor,

yine de sen hiç düşünme. ne yaptıysan doğuştan aflı.

ilk karşılaşmam değil ki benim, akıllanmayan, yanıp kavrulan bitki örtüleri gibi açıp duruyorum.


daha adın yokken, sözümü vermiştim.

kabuk mu tutacak ağzım günlük sözlerden , tutsun.

gözüm her an kapıda,

gizli gizli beklemenin gururunu içimin ışığıyla besliyorum.

kocaman bir karanlığa dönüştüm beklemekten.

paralel ve sonsuz iki çizgiye,

büyük bedenler arasında incecik kalmış bir gölgeye, benzedim.


ben papatyaların güne açan sarısını

göğsüme alıp, sütümle besliyorum,

ses, ses, sadece ses,

bir sütün hayat verişinin sesi

ve toprağın bile en dişisinin üstüne

gün ışığının düşme sesi

ve hayatın elden ele dolaşmasının acılı tonu


ses, ses, ses

bulutlardan şekiller,

seslerden insanlar.


ben itaat için yaratılmışım,

bitimsiz bir huzur için inançla doluyum,

nereden gelirse gelsin sevilmek kurtuluştur.

kime elimi atsam, kalbimi ayağımın altına alıyorum.

en iyisi vazgeçmek bu seslerden.

sözlerin boşunalığının avı olmayı bırakmalıyım artık.