gözlerimi kapattım. yavaşça içime akmasını bekledim gecenin. içim geceyle, onunla dolsun istedim. ve güneş tekrardan doğmasın hiçbir zaman, yakmasın içimizi… istedim.

zamanı durdurmak titreyen ellerimle, bedenimle.

gülümsedim, içinde kaybolurken ruhum, küçük bedenim, içimde büyürken.. şarampolden son hızla felakete doğru yuvarlanıyorduk ikimiz de, arabanın içinde ben ve o.

ellerini kenetledi elime, öptü en ücra yerimden. gerçektik, hiç olmadığı kadar. uyanmak istemedim. güneşi, onunla beraber öldürmek istedim. uyanmamalıydık, geceydi bize ait olan, onun olan.

gözlerini gözlerime sabitledi. soyundu. gördüm onu. en derinini, gerçeklerini gördüm. çıplaktı, fazlasıyla şeffaf… konuşmadık, ikimiz de sustuk. çok şey anlattı gözlerimiz ve ruhumuz. dudaklarıma değdi dudakları, “ne hissettin?’’ dedi. korktum. hem ondan, hem kendimden. onun bana yapabileceklerinden. yabancıların en yakınından, ondan…

tekrardan gülümsedim. böylece içime doldu gece. karanlığına soyundum, en derin yaralarımı gösterdim ona. suladı içimdeki çiçekleri teker teker. elleri ellerimdeydi, evet. dokunuşlarının ürkütmediği tek yabancı…

o gece teslim olduk birbirimize, beyaz bayraklar çekildi gökyüzüne. yalnızca bizim sesimiz yankılandı sokak lambalarının altında. tüm insanlığın uyuduğu o saatte, yalnızca biz vardık gecede. yoktu bizden başka uyanık olan. yalnızca ben, ve o.

bunu sevdik.

yalnızca bir olmayı, eksilmeyi… seviştikçe yok olmayı. bir frenimiz yoktu bizi durduracak artık. aşk da yoktu. sadece ikimiz kalmıştık dünyada ve tutkumuz… felakete doğru sürükleniyorduk ikimiz de. çevremizdeki fırtınanın tam merkezinde, ensemizde korkularımızla yapayalnızdık. biliyordum, güneş doğacaktı yeniden ve uyanacaktı insanlar.

doğdu.

karanlık, yerini bıraktı aydınlığa. güneş, tüm sıcaklığıyla doğdu içimize. ve silindi her şey.

gün ışığında saklayamadık kendimizi. ortaya çıktı yalanlar ve itiraflar. kustuk içimize dolan ne varsa, arındık, ışıkla. ve yalanla.

günü de tanıdık, gece’yi de. gece’ydi sonsuz, ve sınırsız olan. kuralsız, çıplak. gece olunca soyunurdu tüm insanlar. sokaklar daha tehlikeli, insanlar daha vahşi olurdu. bu yüzden en güzel yalanlar hep gece söylenir, en tutkulu sevişmeler hep gece yaşanırdı.

geceydi bizi biz yapan. dönüştüren ve en güzel hataları yaptıran. kutsal bir an, sonunda biteceğini bildiğimiz. gece.

gözlerimi kapattım tekrardan, derin bir nefes aldım. işte doğuyordu güneş, uyanıyordu insanlar. uyanıyorduk. gecenin soyduğu bizler, tekrardan giyiniyorduk.

sabahın ilk ışıklarında, yeniden doğuyorduk.