“Masallar insanlığı kaynaştırır. Eninde sonunda bütün milletler aşağı yukarı aynı sosyal gelişme yollarını biraz daha ağır, biraz daha hızlı, biraz daha kestirme, biraz daha dolambaçlı geçtiklerinden ve bir büyük kaynaktan gelip büyük denize doğru yöneldiklerinden; yerli özellikleri, gelişmedeki çeşitli manzaraların ayrılıklarını aksettirmelerine bakmaksızın, masallar eninde sonunda birbirine benzer." (Alıntı)

Sahiden de masallar edebiyatın temeli gibidir. Edebi eserler sanki masalla başlar, masalla biter. Sevdalı Bulut’ta da Nazım Hikmet’in Keloğlanʼa, Devanasıʼna, Kara Seyfi’ye, Hızır’a ve daha birçoklarına şiirsel dilin ahengiyle hayat verişine şahit oluyoruz. Öyle ki usta yazar; tabiatı, insanın güncesi ve yakasını bir an olsun bırakmayan duygularıyla harmanlıyor. Sevdalı Bulut, hayal kurmanızı ya da sizin bile varlığını unuttuğunuz hayallerinizi canlandırmanızı bekliyor adeta. Cem Kızıltuğ’un çağdaş ve geleneksel çizgilerin senteziyle ortaya çıkardığı çizimler de eserin ve masalların doğasını yansıtıyor.

Bazen az gidip uz gitmenin ne demek olduğunu öğretiyor, çıktığı yolda tıkananı itekliyor. Ancak yalnız inanarak yürüyenin sonuna erişebildiğini fısıldıyor.
Sol yanımızdan öyle veya böyle eksilenin ardından; “İyi insanlar, iyi hayvanlar, iyi bulutlar hiçbir zaman kaybolmaz. Seven ölmez.” diyerek okşuyor başını.
Geçiciliği çarpıyor yüze, “Bu dünyada zaman çabuk geçer. Kuşlar taşır zamanı kanatlarında. Kuşlar kanatlarını çarptıkça insan olsun bitki olsun, küçükler büyür, büyükler kocalır” diyerek.

Masal küçüğü büyütür, büyümüşü yürütür.
Bir yol tutmuş gidene yönünü sorgulatır.
Nazım'a masalının penceresinden bakmak isteyenlere…