Şöyle bir soruyla başlayayım: İş hayatınızdayken dışarıda kim olduğunuzu ve kimlerle olduğunuzu unutsanız, dışarıdayken de işte kim olduğunuzu, ne yaptığınızı ve kimlerle olduğunuzu unutsanız? Kendi rızanızla kendinize bunu yapar mıydınız? Çok büyük bir acı çekerken bunu bir an olsun unutmak için peki?

Bir de şu açıdan sorayım: İşveren olsaydınız şirket bilgilerinizi güvende tutmak için bu yol size uygulanabilir gelir miydi?

Ayrılma… Bunu mümkün kılan şey. Luman şirketinde çalışmaya gönüllü bir şekilde karar verenler şunları da kabul etmiş oluyorlar: Beyne bir çip yerleştirilmesi, bu çip ile şirketin asansörüne binildiğinde kişinin sosyal yaşamında kim olduğu, neler yaşadığı, kimi kimsesi, duygusal ilişkileri, ailesi, acıları, tarih, yaşadığı mekan ve dışarıya ait her şeyin silinmesi. İş çıkışı asansöre bindiklerinde ise sosyal hayatlarına yönelik hafızalarını geri kazanıp ancak bu kez de iş yaşantılarındaki anıları tamamıyla hafızalarından silinmesi. Yani birbirinden habersiz ve birbirine müdahalesiz iki farklı kişilik kazanılması. Bu olaya da severance (ayırma) deniliyor. Asansöre işe ait ya da dışarıdan herhangi bir şey sokulamıyor. Yani içsellerin huzursuzluklarını dışsallarına bildirmeleri oldukça güç. Bu yüzden dışsallar istifa edecek sebebi kendilerinde bulamayacak kadar içsellerinden habersiz hâle geliyorlar.

Başlangıçta tek mesele bu gibi görünüyor. Hepimizin yöneticilerden sıkça duyduğu tavsiye: “Özel hayatını işe yansıtmayacaksın.” Dünyanın en berbat gününü geçirmiş dahi olabilirsin ama insana özgü de olsa yas o işin kapısının dışında kalmalı. Yani iş dünyasında insanın zayıf ve duygularının esiri değil; çözüm odaklı, hırslı, duygularını kontrol edebilen tarafı kabul görüyor.

Böyle somutlaştırıldığında absürt ve insanın doğasından uzak görünüyor değil mi? Yıllardır kendi imkanlarımızla, bir çip olmaksızın bizden bunu başarmamız bekleniyor. Evet dizide bir çip yardımıyla bu iki yaşantı kolaylıkla ayrılarak bu bize sorgulatılıyor. Hatta izleme, hapsetme, mola odası adı altında saatlerce tutulup pişmanlık metinleri okutma, duygusal ilişkilerini kısıtlama, kendilerine olumsuz duygular veren rakamları ayıklatma ve hatta dış dünyalarına müdahale gibi eylemlerle etik kuralları da fazlasıyla ihlal ediyor. Ve hatta izleyiciler arası etik ve fayda çerçevesinde fikir ayrılıkları yaratıyor dahi olabilir. Lakin dizi ilerledikçe tek meselenin bu olmadığı anlaşılmaya başlanıyor. Bunu yalnızca iş için değil, cinsellik için dahi kullandıkları ve şirketin tüm insanlığı çipleme ideali olduğu görülüyor. İnsanlara bu durum özendirilecek bir şekilde aktarılıyor. Mark’ın trafik kazasında kaybettiği ve acısını daha az yaşamak için Luman’da çalışmayı seçmesine sebep olan ölmüş eşini başka bir kimlikte içseliyle iletişim halinde görüyoruz. Bu durum da iş hayatındaki ayrılmanın tüm dünyayı çipleme öncesinde deney çalışması olduğuna, işçilerin de birer denek olduğuna işaret ediyor. Rakamlar neyi temsil ediyor, insanlar orada ne için çalışıyor ve rakam toplama tamamlanmadığında patronlar neden o denli kaygılanıyor, sezon finalinde dahi bir sır perdesi olarak kaldı.

Dizinin ilerleyen bölümlerinde başlarda Mark’a ulaşan Peter’ın iki kimlik arası sıkışması ve ölümü sonrası Mark’ın dışsalının iş yerini sorgulaması ve Mark’ın içselinin Helly ile bağ kurması ile de Mark’ta iş yerindeki içselinin (işteki köle kimliği) sorgulama süreci başlıyor. Ve Helly için de sosyal yaşamdaki dışsal (içseli yaratma kararını veren, yarattıktan sonra onunla hiçbir bağlantısı kalmasa dahi onun adına karar verebilmeye devam eden sosyal kimlik) ve iş dünyasındaki içsel çatışmaya başlıyor. İçseller için başlarda sosyallik de departman içi geçerli, platonik olmadıkça aşk dahi yasak. Dışsallar da belki her iki yaşantısında farklı insanlara dahi aşık olabiliyorlar ve bu kimse tarafından bilinmiyor bile. Dizi ilerledikçe içseller sorgulama yetisine sahip oluyor. Dışsallarına ulaşmanın bir yolunu ararlarken Dylan başlarındakilerin kendilerini sosyal hayatlarında da macro-data refinement (MDR) ile uyandırabildiklerini ve bir oğlu olduğunu öğreniyor ve bunu departmandaki arkadaşları ile paylaşıyor. Irving de Burt’ü kaybetmenin üzüntüsü ile karşı koymaya karar veriyor. Ve departman olarak sezon finalinde MDR ile dış dünyada uyanarak seslerini dış dünyaya duyurmayı planlıyorlar. Bu aşamada yüzleşmeler oluyor: Mark patronu Harmony’nin başka bir kimlikle sosyal yaşamına sızdığı, Irving iş hayatında yakınlık duyduğu Burt’ün başka bir ilişkisi olduğu, Helly bu şirketin kendine ait olduğu gerçeği ile yüzleşiyor. Harmony Mark ile beraberken Mark uyandığı için MDR ile uyandırıldığını fark edip Helly’ye engel olmaya gitse de finalde Helly içsellerin durumunu topluluğa haykırıyor ve dizi sezon finali yapıyor.


Tartışma:


Bir tartışma sorusu da şu: Helly’nin dışsalı bu işlerin başında ve içselini acıyla dahi tehdit ediyor. Helly içseli iyi olduğu için özünde iyi midir? Bizi kötü eden dış dünya hırsları mıdır? Küçük bir alanda, amacımızı dahi bilmeden bize söyleneni yapan, bunun dışına dahi çıkamayan insanlarken id o kadar da doyumsuz olmuyor mu? Ya da içselin kişisel gelişimi başka yöne mi evrildi?

Peki siz, kusurlu bir düzenin içerisindeyseniz itaat mı edersiniz yoksa mücadele mi edersiniz? Kurallar her zaman uyulması gerekenler midir?

İş dünyası, endüstri devrimi ya da senden bir şey olmanı bekleyen her şey… Beklentiler ve sen… Birçok şey olabilir bu: Otuzlarına yaklaşmış bir bekardan evlilik beklentisi, evlenen birinden çocuk beklentisi, yaşam standartlarını yüksek tutacak iyi bir kariyer beklentisi, işte duygusallığa yer olmaması gibi. Yaşını dert etmeye başlaman, tanıştığın herkesi potansiyel eş olarak değerlendirmen, evlendiğinde neslini devam ettirme arzusunu insanlığın kaderi sana bağlıymış gibi hayvansal bir üreme içgüdüsüyle sahiplenmen, sevmesen de toplumca kabul gören bir işi yapmaya kendini zorlaman, iş yerinde duygusal olarak buhranda görünememen… Gerçekten bu çabaların ne kadarı içinden geliyor?

Dizi aracılığıyla birçok içsel tartışma, birçok düşünceyi sorgulama mümkün. Kaçmak için koştuğunda hep daha iyi bir yere doğru yol almayacağın gibi, bazen onca hayatta kalma gürültüsü arasında kendini duymayı hatırlamak gibi, insanca kalabilme hakkını elinde tutmak gibi.