''dinle beni, ben bir devrimciyim, hükümet karşıtıyım. ifade özgürlüğü ve insan hakları için gece gündüz planlar yapıp eylemler başlatırım, protestolar yapar, yürüyüşlere katılırım. devletin en nefret duyduğu o kişiyim ben komiser. tüm çabam alışılagelmiş düzeni yıkmaya yöneliktir. sen ise devletin adamısın, hükümet yanlısısın. beni ve benim gibileri susturmak için varsın. kaç kez dayak yedim senden, kaç kez kelepçelendim, saymadım. acıma bana komiser, yok et o gözlerindeki duyguyu. ben geri adım atmam, davamın daim yolcusuyum. kes ümidini benden. beni kazandırmaya çalışma, sarma yaralarımı, tutma elimi, sarılma bana komiser. sol yanımın yükü dayanılabilir gibi değil. kalbim ağrıyor ve ben bunu kontrol edemiyorum. adem'in o elmayı neden yediğini şimdi daha iyi anlıyorum, zehrimsin sen benim ama insana iyi gelen zehir mi olurmuş komiser? cevap ver, neden bana iyi geliyorsun? neden güldürüyorsun yüzümü? ayrı yolların insanlarıyız biz, düşmanız. nerede görülmüş bir devrimcinin komisere gönül verdiği? ben verdim, kendimle çeliştim. bir erkeği sevme ihtimalinin bile mideni ne denli bulandırdığını çok iyi bilirim. işte bu yüzden bana her zamanki gibi kötü davranmaya devam et ki komiser, ben de senden nefret etmeye devam edebileyim. yanımda değil, karşımda olmaya devam et ki hislerimi yok edebileyim. çünkü davama ihanet etmektense ölmeyi yeğlerim. şimdi komiser, tüm duygularımı da kalbimden söküp çıkıyorum bu odadan. kalbime gömersem filizlenip gün yüzüne çıkmasından korkuyorum, bu yüzden söküp atıyorum. beni bir sonraki görüşünde her zamanki gibi çatık kaşlarının altındaki gözlerin nefreti misafir ediyor olsun. bir elin silahının kabzasındayken tehditkar bakışların değsin gözlerime. başından beri yaptığın gibi ellerin sıksın gırtlağımı, yani her şey alıştığımız gibi olsun. sen benim kalbimi kır ki ben de seninkini kırmaktan gocunmayayım. çünkü bana bir kez daha şefkatle bakarsan komiser, ikimizi de dibi olmayan bir bataklığa sürüklersin.''