İnsan kalbi ve akıl menfezlerini yaşamanın denklemine odakladığında imkansız gibi gözüken olayların bir çırpıda olduğunu görecektir. Bu yüzden imkansız gibi duran tüm tutum ve edimler aslında var olmak için zamanı-mekânı bekliyordur. Olanaklar ve olmaklar hayatın zaman-mekân diyagramına bağlıdır. Bu yüzden hayatta imkansızmış gibi duran her olgu, zamanın ve mekânın evrimini bekliyordur. Bu yüzden asla umudunuzu kaybetmeyin ya da umudunuzu koruyun demek yerine kendinizi koruyun denilmesi daha samimi ve insancıl bir hareket olduğunu düşünüyorum çünkü insan kendiliğini yani bilinçselliğini ve ruhsallığını korumadığı müdetteçe umudunu nasıl koruyabilir ki! Birey ya da toplum kendi tematikliğini bilmeden veya anlamadan yapmış olduğu yapacağı, yaptığı eylemlerin dizaynı mânâ-anlam siferinden uzaklaşarak sığ bir hale dönükleştirir. Bu durumda hem bireyi hem de toplumu önce kendi içinde olmakla birlikte aforoz edilmesini sağlar. Ancak birey ve toplum bu durumdan herhangi bir sorun görmüyorsa davranışlarını stabiletesiden vaz geçmiyorsa o bireyi ve toplumuda o şekilde kabul etmek gerekir, yoksa Hitler'in "Ahi Irk" projesi gibi bir düzenek kurmak yani insanı tekil ve tikel bir şemaya indirerek tümel bir eylem gibi nobran bir tarzda savlar söylemek hatta aksiyonda bulunmak insan olmanın değil insanlığı yok etme planına dahil olma bilincinden başka bir şey değildir. O yüzden hayatta farklı gibi gözüken hatta imkansız durumların dahi kolaylıkla açığa çıkacağı an bekleme cesareti göstermek için kendimiz ve kendiliğimizden oluşan topluma hatta insanlığa elimizden geldiğince zaman ayırmalayız ki ancak o vakit peşinden koştuğumuz o ülküye ulaşabilelim.


film önerisi:Sihirbazın Fili