Yalandan akmış gözler görüyorum. Acıyla kavrulan ama belli etmeyen.
Hislerinden kaçan ruhların gözleri. Öyle ki öfkeden yanıp tutuşur, yine de gülümser yüzüne. Sevgi görmemiş, sevginin uğramadığı toprakların çocukların. Bu topraklar çocuklarının susuzluğunu da açlığını da gidermez. Kurak ve çorak, dağsız ve taşsız...
Kin ve nefret vahşi hayvanlar gibi yapışır yakasına. "Hiç mi?" dersin, "Hiç mi uğramamış merhamet, hiç mi inanmamış iyi olmaya?"
Kendi rüzgarından kaçmalı, bu kin ve nefret sert bir fırtınanın seni oradan oraya savurmasını andırıyor.
Bir harabe bırakıyor gerisinde, ağlıyor ve hissizleşemiyor artık. İnsanların yüzünü görmek inanılmaz kötü ve kötülüğe hazırlıklı olmak inanılmaz güzel.
Yanmıyor, yakınmıyor, insanoğlu rehavetinin ve aptallığının üstünü örtüyor sadece.
Duygularından kaçmak zor ama duygusuz olmaktan da haz duyuyor.