Asıl adı Muzaffer Şerif Başoğlu olan Muzafer Sherif (1906-1988) sosyal psikolojinin kurucuları arasında yer alan bir Türk psikologdur. Lisans eğitimi için gitmiş olduğu ABD’de norm oluşumu ile ilgili yapmış olduğu özgün deneysel çalışmaları günümüzde sosyal etki alanında yapılmış en önemli klasik çalışmalardan birisi olarak kabul edilmektedir.


Sherif bilim çevrelerince artık bir klasik olarak kabul edilen araştırmasında otokinetik etki (autokinetic effect) şeklinde bilinen bir görsel algı yanılgı yönteminden faydalanmıştır. Tamamen karanlık içinde bırakılmış bir odada hiç hareket etmeyen bir ışık noktasına uzun süre gözümüzü kaydırmadan baktığımızda ışığın hareket ettiği yanılgısına düşebiliriz. Sherif de tam olarak bu yanılgı üzerinden grup normlarının nasıl oluştuğunu incelemiştir.


Araştırma kapsamında birbirlerini tanımayan, birbirleriyle daha önce herhangi bir şekilde bir araya gelmemiş kişiler ilk olarak teker teker laboratuvar ortamına alınarak katılımcılara bir algı deneyi yapılacağı bilgisi verildikten sonra, tamamen karartılmış bir ortamda küçük ve hareketsiz bir ışık belirli aralıklarla duvara yansıtılmıştır. Araştırmanın bu ilk aşamasında her bir deneğin önce tutarsız, karışık, birbirini tutmayan sayılar verdiği, fakat zamanla belli bir sayıda karar kıldığı ve ışığın hep o mesafede hareket ettiğini söylediği tespit edilmiştir. Örneğin ilk gösterilişinde 2 cm, ikincide 8 cm, üçüncüde 12 cm, dördüncüde 5 cm diyen denek, onuncu gösterilişten sonra 7 cm civarında bir mesafe belirtmiş ve bundan sonra söylediği mesafeler hep 6-8 cm arasında kalmıştır.


Konunun başında belirttiğimiz gibi ışığın aslında tamamen hareketsiz olduğunu hatırlamakta fayda var. Buna rağmen her denek ışığın hareket ettiğini düşünmüş ve çeşitli tahminlerde bulunmuş ve zamanla belirli bir standart oluşturmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında ise denekler gruplar halinde tamamen karartılmış laboratuvar ortamına alınarak hareketsiz ışık duvara yansıtılarak ışık her gösterildiğinde mesafe yargılarını yüksek sesle belirtmeleri istenmiştir. Daha önce kendince bir standart oluşturan denekler bir araya geldiklerinde kendi standartlarından vazgeçerek grup halinde tek bir standart oluşturmuşlardır.


Sherif bir başka araştırmada ise denekleri önce teker teker deneye almak yerine doğrudan grubun içine sokmuştur. Daha önce kendi başlarına bir standart oluşturmamış olan bu denekler, grupta çok daha çabuk ve kolay bir şekilde ortak bir norm oluşturmuşlardır. Sherif'in elde ettiği bir üçüncü bulgu ise grupta oluşturulan standardın, daha sonra denekler tarafından kullanılmaya devam edilmesidir. Grupta oluşturulan standardın etkisi o kadar güçlüdür ki denekler, deneyden bir yıl sonra yalnız başlarına deneye tekrar alındıklarında bile bu ortak standardı kullanmaya devam etmişlerdir.


Sherif’in fiziksel gerçekliğin belirsiz olduğu bir durumda yaptığı bu deneyde bireylerin belirsiz durumu ortadan kaldırmak, belirli bir standarda kavuşturmak ve bir yere tutunmak amacıyla kendilerince bir gerçeklik yarattığı görülüyor. Bu gerçeklik algısı kişi yalnızsa kendince, eğer bir grup ortamındaysa birlikte bulunduğu kişilerle etkileşime girerek grup halinde bir standart ve norm ortaya çıkarma eğilimi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Belli bir konuda kendilerince bir standart geliştirmiş olan bireyler grup ortamında ortak bir standarda doğru yönelmekte ve kendi bireysel gerçekliklerini terk ederek grubun geliştirdiği gerçekliğe doğru kaymaktadır. Grup içinde birçok farklı normdan farklı olarak gruba ait tek bir norm oluştuğunda bu ortak norm, o grubu oluşturan bireyler tarafından benimsenmekte ve gerçeği yansıttığına inanılmaktadır. Belirsiz bir fiziksel ortam yaratılarak yapılan bu araştırmada bireysel ve belirsiz gerçeğin yerini sosyal gerçeğe bıraktığı, bu gerçeklik algısının da grup üyelerince benimsendiği ve bir norma dönüştüğü görülmüştür.



Kaynak:

Kağıtçıbaşı, Ç. (1976). İnsan ve insanlar. Sosyal Bilimler Derneği Yayınları.



Yazar: Rıdvan Temiz