Shirley Jackson (14 Aralık 1916 - 8 Ağustos 1965)
Korku ve gerilim eserleriyle tanınan Amerikalı yazar. Altı roman, iki anı kitabı ve iki yüzden fazla öykü yazdı. Eserleriyle Stephen King, Neil Gaiman gibi birçok yazarı etkiledi.
Yazarın üç eserini de sesli kitap formatında dinledim. Deniz Yüce Başarır’ın sesinden üç kitabı dinleyebilirsiniz.
Jackson tarihsel olarak ekonomi buhranına, 2. Dünya Savaşı’na, kadın hakları hareketlerinin başladığı, siyahların haklarını aramaya başladığı zamanlara ve Soğuk Savaş’a şahit olmuş bir yazar. Toplumdaki endişe, paranoya, bunalım, yoksulluk hâllerinin iç içe geçtiğini kavramış. Bu Amerikalı yazarın "Amerikan rüyası" ile "Amerikan kabusu"nu görüp bu kavramları eserlerine işlediğini fark edeceksiniz.
Piyango ve Diğer Öyküler (Siren Yayınları, Çeviri: Berrak Göçer)
Piyango’nun size vurmasını ister misiniz?
Siz soruma cevap vermeden söyleyeyim: soruyu bir daha okumalısınız. Piyangonun size "çıkmasını" değil "vurmasını" ister misiniz, diye sordum. Cevabınız evet mi? O zaman sizi yazar Shirley Jackson ve kitabı "Piyango ve Diğer Öyküler" kitabıyla tanıştırayım.
Bu kitaptaki öykülerin korkutuculuğu sizi akla hayale gelmeyecek korkutucu olayların içine bırakmasından gelmiyor. Günlük hayatta, her gün yaşadığınız olaylardaki ürperticiliği ve korkunçluğu görüp size de göstermesinden geliyor. Korku kitaplarındaki olayların en tüyleri diken diken eden yönü, sizleri bu olayları yaşayabileceğinize ikna etmesinden gelir. Bu kitaptaki öykülerin yazarı sizi sadece buna ikna etmiyor. Her bir öyküdeki ürpertici, etinizi gerecek kadar korkutucu olayların içine sizi tabiri caizse, atıp orada bırakıyor.
Bir tren yolculuğundasınız. Siz kompartımanda otururken koridordaki oğlunuzun yanına bir adam gelip onunla tatlı tatlı sohbet etmeye başlıyor. Siz de kucağınızda henüz bir bebek olan kızınızla otururken adama bakıyorsunuz. İyi birine benziyor ve çok da kibar bir şekilde oğlunuzla sohbet ediyor. Kısa bir konuşmadan sonra ihtiyar adam oğlunuza kız kardeşini sevip sevmediğini soruyor. Ve sorunun ardından, kendi küçük kız kardeşinin kafasını henüz oğlunuzun yaşındayken kesip kopardığını ve o başı bir lolipop gibi çubuğa taktığını anlatıyor. Siz kalkıp gidene kadar da adam kaçıp uzaklaşıyor.
Ne kadar korkutucu, değil mi? Ve başınıza gelmesi muhtemel bir olay.
Peki ya evleneceğiniz adamın asla var olmadığını öğrendiğinizde ne yapardınız? Yaşadığınız yerdeki insanların "piyango" adı altında bir çekiliş yapıp eski zamanlarda adanan kurbanlar gibi, piyangodan adı çıkan kişiyi taşlayarak öldürseydi ne yapardınız? Üstelik bu taşlama işini, onları büyümeye ulaştıran bir görev sanan çocuklar, sizi taşlayanlar arasında en zevk alan grup. Komşunuz, huzurlu mahalleniz için ciddi bir tehdit olsaydı ya da siz tehdit olarak görülen komşu olsaydınız ne olurdu?
Daha fazlası için bu kitabı okumalısınız. Umarım en kısa sürede Jackson’ın diğer öykülerini de çevirirler ve okuruz.
Biz Hep Şatoda Yaşadık (Siren Yayınları, Çeviri: Berrak Göçer)
Çocukluğunuzda ya da şimdilerde sizlerin veya çevrenizdekilerin korktuğu kişiler, aileler, evler oldu mu? Peki siz, yalnızca içinde bulunduğunuz kalabalık çevre gözünden o kişilere, ailelere, evlere baktığınız gibi o kişilerin, ailelerin, evlerin bir de iç yüzünü görmek ister misiniz? O ürktüğünüz kişilerin neden korkunç ve tekinsiz göründüklerini onların sözlerinden okumak ister misiniz? Cevabınız evetse bu kitap size göre.
On sekiz yaşındaki "Merricat"in sesinden romanı okuyacaksınız. Blackwood ailesinin şehre inebilen tek üyesi. Kütüphane kitaplarını toplamak ve yiyecek almak için indiği şehirde kasaba halkı tarafından sıkça taciz ediliyor. Agorafobik ablası Constance Blackwood ve bir aile katliamında zehirlenmiş, ölmemiş ama tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş amcaları Julian ile yakınlardaki köyden izole edilmiş geniş bir arazideki büyük bir evde yaşamaktadırlar. Charles’ın gelişiyle (Julian amcanın ve Merricat’le Constance’ın babasının kardeşi Arthur’un oğludur) düzenleri bozulmaya başlar.
Gerilimi yavaş yavaş tırmandıran bu eserde, siz de çoğu zaman kendi içinizden geçirdiklerinizin Merricat’in iç sesinin söylediklerine benzediğini görüp kendinizden ürpereceksiniz.
Tepedeki Ev (Siren Yayınları, çeviri: Dost Körpe)
Kitap, korku ve/veya gerilim türünde olsa da psikolojik yönü ağır basan bir eser. Hayaletli olduğu söylenen bir eve giden, birbirini tanımayan farklı durumlardaki kişiler bu evdeki olayları araştırmaya başlıyor.
Yazar olmaya çalışan biri olarak Jackson’ın evin üst ve alt katmanlarını ve dış cephenin planlarını çizdiğini öğrenince yazarlıkla ilgili bir ders de almış oldum. Romanı yazmadan önce şunları söylüyor: "Hiç kimse gerçeklik konusuna kafa kafaya vurmadan perili bir ev hakkında bir romana giremez; ya hayaletlere inanmalıyım, ki bunu yapıyorum, ya da tamamen başka bir tür roman yazmalıyım."
Korkunç bulduğumuz anlar gerçekten korkutucu mu, yoksa onlar bizim zihnimizin bize oynadığı oyunlar mı, bu sorunun peşine düşüyor.
Yazar: Abdullah Furkan Doğan