Tekrardan uyandım. Alarmlı saatin sesi o kadar rahatsız ediciydi ki uykudan uyanmam bile sinirlerime dokunmuştu. Sırf bu iğrenç ses yüzünden saati parçalarına ayırmak istiyordum. Her gece yaptığım gibi hızlıca yataktan kalktım, yumruğumla saatin düğmesine vurdum. Ve ses kesildi. Lavaboya girdim, ortadan ikiye çatlamış aynaya bakarak yüzümdeki izleri inceledim. Suyu soğuğa ayarladım, sertçe yüzümü yıkamaya başladım. Aylardır asılı duran siyah havlumla yüzümü kuruladım. Geri aldığım yere astım. Saçlarımı yıkamak için duşa girdim, suyu sonuna kadar açtım. Kafamı duş başlığının altına koydum. Astığım siyah havluyu tekrardan alıp saçlarımı kuruladım. Saat gecenin ikisiydi, benim dışarı çıkma vaktim gelmişti. Hızlıca, siyah kargo pantolonumla üzerinde iğrenç bir baskı olan lacivert tişörtümü giydim. Tişörtün üzerine de siyah ceketimi aldım. Kapıyı kapattım ve çıktım. Bu gece kimin canını yakabilirim diye iğrençleşmiş sokaklara göz atmaya başladım. Dün yaşlı, alkolik bir adamın dudağını patlatıp el parmaklarını kırmıştım. Bunu yapmamın tek sebebi yere tükürmesiydi. Neden yere tükürür ki insan? Alkollü olduğu için bunu yaptığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ben alkollü iken asla yere tükürmem. Kavga edeceğim kişinin yüzüne tükürürüm en fazla. Öyle yani, bugün yere tüküren insan yarın sokağın ortasına işer de sıçar da. Sokak sokak geziyordum. Barlar sokağına saptım. Burada çok kavgam olmuştu. Bazen bir kişiye yumruğu indiriyorsun, üç kişinin yumruğunu yiyorsun. Bazen bire bir oluyor. Bazen karşılık bile vermiyorlar. Karşılık veremediklerinde fazla canını yakmıyorum. Sarhoş olarak dövüşenler en zevklileri oluyor çünkü ayıldıklarında çektikleri acının yanında birkaç tane kemik kırığı görüyorlar. Barlar sokağında bir bara girdim. Ortalık karmakarışıktı. Barmenden bir bira istedim. İçmek için değil, elimde dursun yeter. Kime sataşabilirim diye etrafı gözetlemeye başladım. Gün doğmadan bu işi halletmem gerekiyordu. Züppenin teki, etrafındaki kızlara sarkıntılık yapıyordu. Yaklaşık yetmiş kiloydu. Ben buradayım, burası benim bölgem demek için etrafındakilerle elleri kolları havada konuşuyordu. Zargananın tekiydi, ortadan ikiye ayırırdım bunu. Lakin neden diye sordum kendime, etrafındaki kızlar parasını yemek için oradaydı ve benden başka kimse ondan rahatsızlık duymuyordu. Barmen de mutluydu, kızlar da arkadaşları da. Ha bu arada zor durumlar için ceketimin cebimde her zaman muşta taşırım. Kesici bir alet taşımam çünkü kesilen et acıyı sonradan hisseder. Ben bunu istemiyordum, tek istediğim birkaç kemik sesi ve birazcık çığlık, dişlerden akan kan ya da yere dökülen dişler, falan filan işte... Züppeyi bir köşeye koydum, sataşacak birini bulamazsam geri dönecektim. Bardan dışarıya çıktım. Ara sokakları geziyordum. Genelde buralarda sapıklar dolanır ya da bekler diye düşünürken köşenin dibine pusmuş gelen geçeni gözleriyle kesen, fırsatını bulsa taciz edecek iki kişiyi gördüm. Yanlarına gittim. Zippo çakmağımla sigaramı yaktım. Bir nefes çektim. Önlerinde durdum. Onlara: “Ne yapıyorsunuz lan bu saatte burada?” diye sordum. Aldığım cevap benim için çok tatmin ediciydi. Tahmin ettiğim üzere bana: “Abi siktir git! Gece gece belanı bulma bizden.” dediler. Çenelerini kırmak için yeterli bir bahaneydi, ikiye karşı birdim, bu yüzden cebimdeki muştayı kullanacaktım. Sigara ağzımda yanarken elimi cebime atarak muştayı iyice kavradım. İğrenç bir gülümseme attım. Sağ elimdeki muştayı solumda duran adamın çenesine hızlıca geçirdim. Mükemmel bir kırılma sesi gelmişti. Ama tatmin olmam için yeterli değildi. Soldaki serseme dönmüşten sağımdaki adam: “Ulan orospu çocuğu!” diye bağırıp bir şeyler sayarak sol yumruğunu sağ alnıma indirdi. Rastgele bir yumruk olduğu için pek etkilenmedim. Ağzımdaki sigara yere düşmüştü. Yerde yanmaya devam ediyordu. Solda sersemleşen adama bağırdım: “Söndür şunu! ziyan oluyor.” Artık sağımdaki adamla ilgilenmem gerekiyordu. Hemen dik bir pozisyon aldım. O da pozisyon almıştı. Demek ki sokak kavgalarına alışıktı. Sağıma doğru bir yumruk salladı, geriye doğru atıldım. Soluma doğru sallarken fırsat bu fırsat diyerek sol elimle sol kolundan çektim. Dengesini kaybetmişti. Hemen sağ, muştalı elimle ensesine sertçe geçirdim. Oracıkta yere yığılmıştı. Umarım ölmemiştir, bitkisel hayata girerse daha çok sevinirim. Diğer adam üzerindeki sersemliği atmış olacak ki bana: “Ne yaptın sen!” diye bağırdı ve cebinden ilginç bir bıçak çıkardı. Çok üzülmüştüm “birazcık eşit şartlarda kavga etseydik ne olurdu yani” diye iç geçirmiştim. Hızlıca ceketimi çıkarıp sol koluma sardım. İlk defa yaşamıyordum bu durumu, alışkındım. Adam azıcık sersem, çokça sinirliydi. Öfkesine yenik düşmesini bekliyordum. Üzerime atılmaya çalışırken ceketimle savurmaya çalışıyordum onu. Onu kızdırmak için: “Al şu izmariti yerden!” diye bağırıyordum. Ardından: “Arkadaşın pipetle beslenecek, magazin dergilerini izletip mastürbasyonunu sen yaparsın artık.” diye gülerek dalga geçiyordum. Sinirden dişlerini sıkıyordu. Hatta bir yerde dişlerini kendi kendine kırar diye düşündüm. Tüm gücüyle üzerime doğru koşmaya başladı. Hemen köşeye çekilip çelmeyi taktım. Oracıkta yere yuvarlandı, bıçak bir yana o bir yana, iki parçaya bölünmüştü. Yerdeyken kafasına sert bir tekme indirdim. Ayağa kalkmaya çalışırken saçlarını sol elimle tuttum, muştalı elimle de çenesine vurdum. Elimden geldiğince dişlerini yutturmaya çalışıyordum. Bir darbe daha vurdum. Takır tukur, garip sesler geliyordu. Sonra birkaç darbe daha indirdim. Yere kan tükürmeye başladı. Saçlarını tutarak yüzünü kendime doğru çevirdim, ona: “Lan tükürme yere, baban mı temizliyor bu sokağı!” diye bağırdım. Arkadaşına yaptığım gibi ensesine muştayla sert bir darbe indirdim. Ya bu ya da diğeri bitkisel hayata girmiştir diye düşünüyordum. Belki ikisi de girmiştir, benim için tahmin etmek zordu. İzmaritimi yerden aldım, ateşi sönmüştü. Ağzıma koyup zippo çakmağımla tekrar yaktım. Evime doğru yola çıktım. Uyku vaktim gelmişti. Düşünmeden edemiyordum, belki de tüm bu şiddetin sebebi beni uykumdan uyandıran alarmlı saatimdi.