Yedili yaşlarımda anamla ben ne zaman çarşıya çıksak
Ben olmadık yerlerde
Çikolata,
Maytap,
Mantar tabancası,
Bici bici,
Muz,
Kebap,
Karsanbaç,
Fırıldak,
Uzaktan kumandalı taksi,
Teker,
Oyuncak taramalı gibi olmayacak şeyler isterdim.
Ve işim garanti olsun diye de
Bir yandan var gücümle anamın şalvarına yapışır
Bir yandan da feryat figan ortalığı velveleye verir, kendimi yerlere atar,
Gider çamur deryasının göbeğine oturur, kalkmazdım.
“Lan ayıp lan, senin gibi bir erkek adama bu yaptığın şey yakışıyor mu!”
diye öğüt veren esnafa ağız dolusu küfreder, taşlardım…
En sonunda
Anacığım sokak ortasında daha fazla rezil olmamak için
Gider, benim gibi bir edepsizin istediğini alırdı…
Şimdi ise otuzlu yaşlarımda
Ben olmadık yerlerde
Biraz adalet,
Azıcık özgürlük,
Lütfen, ucundan da olsa biraz seviye,
Biraz daha sevgi,
Çokça insan(lık),
Adam gibi bir hukuk,
Kullanılan bir akıl,
İnsanca bir yaşam... diyorum da
Kimseler tınmıyor,
Dinlemiyor bile
Dinlese de anlamıyor.
Anlasa da bir şey değişmiyor.
Ve “hayat” denen bu ananın!
Ne yıkanmaktan eskimiş mor güllü şalvarı var
Ne de benim satırlarım arasında yaptığım edepsizliklerden utandığı var.
2003/Böblingen, Almanya