BÖLÜM 1 - KURT ALEGORİSİ


"Bozkırkurdu" romanının katmanları ve alegorik değeri, eserin temel unsurlarından biridir. Roman, "kurt" alegorisi üzerine kurulmuştur ve Hermann Hesse, bu alegori aracılığıyla insanın içsel çatışmalarını ve bölünmüş benliğini anlatır.


Bozkırkurdu, kiralamak istediği odayı incelerken, her şeyi beğenir gibi yapar ancak bir yandan da içinde olduğu durumu gülünç bulur gibi bir tavır sergiler. Bu, Bozkırkurdu'nun ilk kişilik bölünmesini ve içsel çatışmasını temsil eder. Harry Haller'ın iç dünyasında, yarı kurt/hayvan ve yarı insan olarak tanımlanan iki farklı varlık arasında bir çatışma başlar.


Daha sonra, anlatıcı, Harry Haller'i zorla profesörlerin konuşma yapacağı bir konferansa davet eder. Konuşma yapacak profesörler, şatafatlı giysiler içinde ve kasıntı hareketlerle doludur. Bu profesörlerin yapmacık davranışları ve sözleri, Bozkırkurdu'nun içsel eleştirisini tetikler. Bozkırkurdu, profesörlerin samimiyetsizliğini, bencil çabalarını ve yüzeysel entelektüelliklerini eleştirir. Onun bakışı, çağımızın yapmacık ve bencil tutumlarına karşı bir eleştiri niteliği taşır.


Bu bölüm, Bozkırkurdu'nun iç dünyasındaki çatışmayı ve dış dünyadaki insanların yapmacıklığını yansıtır. Aynı zamanda, romanın alegorik değerini ve Bozkırkurdu'nun içsel yolculuğunu vurgular.


BÖLÜM 2 - ÜSTİNSAN HARRY


"Bozkırkurdu" romanındaki anlatıcı, Harry Haller'in zihinsel durumunu bir tür akıl hastalığı olarak görmüyor. Tam aksine, Haller'in yaşadığı acıların kökeninin doğal bir kusur değil, birbirine uyumsuz yeteneklerin ve güçlerin zenginliği olduğunu düşünüyor. Haller'i bir dahi olarak görüyor ve onun acı çekmesinin, Friedrich Nietzsche'in bazı özdeyişlerini doğruladığını fark ediyor. Bozkırkurdu, ev sahibinin yeğenine Nietzsche'den alıntılar yapar: "Gerçekte çekilen acılardan gurur duymak gerekir, her acı bize yüksek bir aşamada bulunduğumuzu anımsatır." Ayrıca, Hermann Hesse'nin anıları ve notları da Nietzsche hakkında yazılar içerdiğini gösteriyor. Yazar Hermann Hesse, Nietzsche'nin izinden giderek, Zerdüşt yapıtını gerçek insana veya üst insana giden yol üzerindeki başka bir durağı olarak tanımlar.


BÖLÜM 3 - Bozkırkurdu'nun Hüznü ve Burjuva Dünyasına Eleştirisi


Bozkırkurdu'nun notlarını okuyoruz. İlk satırlardan itibaren yoğun bir melankoli ve intihar düşüncesi belirir. Haller'in fiziksel acılarına tanıklık ederiz. Günümüzde biliyoruz ki yazar Hermann Hesse, Haller gibi yoğun fiziksel acılar çekmekteydi ve eklemlerindeki bu ağrıları kaplıcalara giderek hafifletmeye çalışmaktaydı ("Kaplıcada Bir Konuk," Hesse'nin ilgili eseri). Nietzsche gibi Hesse'nin de bu fiziksel acıları düşünce dünyasına yansımıştır. Bozkırkurdu, bu fikrin bir tezahürü olarak kendi iç dünyasını anlatmaya devam eder.

Bozkırkurdu, yaşadığı mekanı hem beğenir hem de ona tiksinti duyar. Şu şekilde burjuva dünyasına seslenir. "Ne yazık ki bu ruhsuz zamanın ortasında, bu mimari yapıların, bu mağazaların, bu politikanın, bu insanların manzarası karşısında alttan kalkmak öylesine zor ki!" der Bozkırkurdu ve kurt alegorisi ile burjuva dünyasını eleştirir.

Bu bölüm, Haller'in fiziksel ve duygusal acılarına ve içsel dünyasına dair önemli bir pencere sunar. Burjuva dünyasına yöneltilen eleştiriler de romanın temel temasını yansıtır.


Bölüm 4 - Bozkırkurdu'nun İç Dünyası: İkiliği ve Bağımsızlığı


Bozkırkurdu, acılar ve serzenişlerle dolu bir ruh haliyle sokaklarda dolaşmaktadır. Birdenbire yanıp sönen ışıklı bir reklam panosu görür. Panoda yazanlar dikkatini çeker: "Sihirli Tiyatro, herkes giremez, yalnızca kaçıklar için!" Bu ifade, ''Alice Harikalar Diyarı''ndaki Alice'in izlediği tavşana benzemektedir. Tıpkı Alice gibi, Bozkırkurdu da bu sihirli tiyatroya girmeyi ve farklı gerçeklikleri keşfetmeyi umar.


Ancak, Bozkırkurdu tiyatroya girmek istese de kapıda bir engelle karşılaşır. Kapıları denemesine rağmen içeri adım atamaz. Daha sonra, sırtında tiyatro pankartı taşıyan bir adamla karşılaşır. Adam, dur işaretlerine aldırmadan yürüyen Haller'i uyarır ve "Herkes için değil!" der. Ancak Bozkırkurdu ısrarcıdır ve adam ona bir kitapçık verir.


Bu sahne, Hermann Hesse'nin "Alice Harikalar Diyarı"na göndermede bulunduğu ve "eşik arketipi"ni kullandığı bir anıdır. Bozkırkurdu'nun tiyatroya girmeye çalışması, yeni bir gerçekliği keşfetme isteğini yansıtır. Ancak bu isteği gerçekleştirmek için önce belirli bir engelin üstesinden gelmesi gerekecektir.


Harry Haller'e verilen bir kitapçık önemli bir felsefi metin olarak karşımıza çıkar. Kitapçığın başlığı "Bozkırkurdu Üzerine İnceleme"dir ve içeriği oldukça güçlü ve derin bir felsefi içerik taşır.

Kitapçık, "Bir zamanlar Bozkırkurdu takma adıyla Harry isminde biri vardı." cümlesiyle başlar ve Haller'in dünyasına dair tespitler içerir. Kitapçık, Bozkırkurdu'nun iki farklı kişiliğe sahip olduğunu belirtir: Biri kurt, diğeri insan. Aynı ikiliği başka insanlarda da gördüğünü söyler ve bu insanların insan/tilki, insan/balık gibi iki farklı ruhu bir arada uyum içinde taşıdığını ifade eder. Ancak Harry için durum farklıdır; kurt ve insan yan yana yaşamaz ve birbirlerine yardım etmezler.

Harry'nin bu içsel ikiliği, insancıl davranışlarda kurdun saldırgan bir şekilde ortaya çıkmasına ve insanı alay konusu yapmasına, hayvansal davranışlarda ise insanın kurdu canavar olarak görmesine neden olur. Yazı, aslında insan hayatının bir ikiliği barındırdığını ve bu ikiliklerin anne-baba, tanrısal-şeytansal, mutluluk-acı çekme gibi birçok yönü olduğunu vurgular.

Kitapçık, Bozkırkurdu'nun bağımsızlığına olan inancını da ele alır. Bozkırkurdu, kendi özgürlüğünü korumak için para, rahat yaşam, kadınlar veya güç sahipleri için kendini satmamıştır. 


Bu bağımsızlık onun yalnızlığına yol açmıştır ve bu, yaşamının belirleyici bir özelliğidir. Bozkırkurdu, burjuva yaşamından nefret eder, ancak paradan ve şıklıktan da vazgeçmez. Bu nedenle varlığının bir yarısıyla mücadele ettiği şeyi, diğer yarısıyla kabul eder.

Bu metin, Harry Haller'in içsel çatışmalarını ve toplumsal eleştirilerini derinlemesine ele alır.


BÖLÜM 5 - Bir Rüyanın Derinliklerinde: Bozkırkurdu'nun İçsel Yolculuğu ve Toplumsal Eleştirisi


“Güç insanını güç yıkar, para insanını para; köle ruhlu insanı başkalarına kulluk etme, zevk insanını zevk çökertir. Bozkırkurdu’nu da bağımsızlığı yıkmıştı”


 Bozkırkurdu'nun ruhunu daha derinlemesine inceliyoruz ve onun neden burjuvazi karşıtı bir insan olduğunu anlıyoruz. Bozkırkurdu, yüksek derecede bireyselleşmiş bir karakterdir ve bu bireysellik onu insan benliğine karşı getirir ve onu yok etmeye yönlendirir. Ancak Bozkırkurdu, ermişlik ve zevkperestlik arasında sıkışıp kaldığı için özgür ve vahşi bir yolculuk yapamaz ve burjuvazinin anaç yıldızına zincirlenir.

Bu noktada burjuvaziye bir parantez açarak şunu belirtmek gerekir: Burjuvazi, kişilik olarak tanımlanan şeye göz yumarken aynı zamanda bu kişiliği devletin eline teslim eder ve onu koz olarak kullanır. Bozkırkurdu'nun dünyasında, bu burjuva tavrının bazı sonuçlarına da tanık oluruz.

Hermann Hesse'nin, bu metinde bireysel ruhu kolektif insandan ayıran bir "apolitik militan" olduğunu belirtmek önemlidir. Hesse, bireyin sözcüsü olarak kabul edilir ve insanın gerçek insana -üst insan- dönüşmesinin dünyayı değiştireceğine inanır.

Bozkırkurdu'nun özlemi aileyle bütünleşmiştir, ancak bu özlemdeki karmaşıklığa dikkat çekmek önemlidir. Harry Haller'in içsel çatışmaları ve bunalımları bu noktada ele alınırken Hermann Hesse'nin kendi yaşamına da göndermelerde bulunduğunu unutmamak önemlidir.


Bu bölümde, Hermine ve arkadaşlarıyla birlikte müzik ve dansın tadını çıkarmaya çalışan Bozkırkurdu, kısa bir süre için burjuva zevklerine kapılır. Ancak bu durumun uzun sürmediğini belirtmemiz gerekir. Bir kostümlü baloya katılan Bozkırkurdu, burada Sihirli Tiyatro'nun yapılacağını bildiren bir kağıt alır. Sabaha karşı balo sona erer, ardından Bozkırkurdu, Hermine ve Pablo Sihirli Tiyatro için bir odaya girerler.

Sihirli Tiyatro'nun içkiler ve sigaralarla açılan kapıları, birer farklı bilinçaltı dünyasını temsil eder. Her kapı, farklı bir zihin kırıntısını yansıtır. Bozkırkurdu bu kapılardan geçerken bilinçaltındaki farklı dünyaları deneyimler. Ancak "Bütün kızlar senindir" ve "Sevgi için nasıl öldürülür?" yazılarını görünce, Hermine'yi öldürmeyi düşünür. Bu eylem, Hermine'nin ona yaşamı öğretmesine karşılık, kendi yaşamını sürdürmek istemesinin bir ifadesi olabilir.

Son sahnede, Mozart Bozkırkurdu'nun karşısına çıkar. Mozart ve Goethe gibi ölümsüzler, kültürel yüksek değerleri temsil eder ve Harry için önemlidirler. Bu an, Harry'nin içindeki çatışmayı yansıtır: Yani ölümsüzler dünyası ile sıradanlaşmış modern dünya arasındaki çatışmayı. Bozkırkurdu, Sihirli Tiyatro'dan yaşamayı öğrenen biri olarak çıkar.

Sonunda, Harry'nin intihar seçmediği ve yaşamı sürdürme isteğini bulduğu anlaşılır. ''ben''in parçalarıyla oynanan bu satranç oyununun üstesinden gelmeyi ve gülümsemeyi öğrenmiştir artık.

.

Ve hikâyemiz böyle sona geliyor, bu eser yazılalı yüzyıl olsa dahi günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyor ve evet insanlar hala değişmedi. Gittikleri gezdikleri ve vakit geçirdikleri yerler değişti fakat özünde hâlâ aynılar. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle beraber gerçeklik algımızı daha fazla yitirmeye, olmadığımız biri gibi yaşamaya devam ediyoruz.

Haller’in nefret ettiği “Burjuva” aslında günümüz dünyasında her birimiziz.