Şiirin doğuşundan günümüze kadar genelgeçer bir şiir tanımı verilememiş, zaman zaman bazı şairler tarafından genel bir tanım verilmek istense bile şiirin tabiatı bunu reddetmiştir. Bu şiirin sadece bir kavram olarak değil bir sanat dalı olarak var olması ile ilgilidir. Şüphesiz her şair kendi şiir tanımını verecek ve kaç tane şair varsa o kadar tanım (hatta bazen bir şair için birden fazla tanım) ortaya çıkacaktır. Ben kendi poetikama çok fazla değinip yazının temel düşüncesinden sapmak istemiyorum. Bununla birlikte yazıya hizmet etmesi ve temel oluşturması açısından şiirin bir yönüne işaret eden bir tanım vermek istiyorum: Şiir, kelime mimarisidir. Öyle ki şiirin malzemesi kelimedir ve şair, şiirini bu malzeme ile inşa etmek zorundadır. Mimar; nasıl bir binayı, bir eseri tasarlarken malzemesini en iyi şekilde tanımak zorundaysa şair de kullandığı malzemeyi en iyi şekilde bilmeli ve kullanmalıdır. Yoksa şairin şiiri bir yığından öteye geçmeyen tuğlalar ve kiremitlerle dolacaktır.

Kelimeyi tanımak ise kelimeyi anlamak ve kullanım olanaklarını bilmekle ilgilidir. Bunu daha iyi ifade etmek ve konuyu açmak adına İlhan Berk’in“Kelimelerin anlamları yoktur, kullanımları vardır.” düşüncesini dayanak noktası kabul edelim. Bu düşüncenin ikinci kısmına katılmakla birlikte ilk kısmına katılamıyorum. İlhan Berk “kelimelerin anlamları yoktur” sonucuna kelimelerin anlamsız olduğu düşüncesiyle ulaşmıyor. Kelimelerin sonsuz kadar anlama gelebileceğini bildiği için bu sonuca ulaşıyor. Yani kelimenin anlamsızlığına, kelimenin çok anlamlılığı ile varıyor. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz:

-Bir kelimenin anlamı ilk olarak sözlükte yazan anlamıdır. Sözlükte birçok kelimenin birden fazla anlamı olduğunu biliyoruz. Kelimenin dar manada birden fazla anlama gelmesi buradan kaynaklanır. Bu, kelimenin cümlede kullanılış şekline göre anlam kazanması ile alakalıdır.

- Daha geniş bir anlam olanağı ise kelimelerin hayatla yakından ilişkili olmasıyla ilgilidir. Öyle ki kelimelerin neredeyse bütünü hayat içerisinde bize farklı çağrışımlarda bulunur ve bir kelime sözlük anlamından çok daha alakasız bir anlam ifade edebilir. En basit örnekle “sevgilinizin sevdiği çiçek ismi” artık size kendi manasından çok daha farklı bir anlam ifade edecektir. Sevgilinizin “karanfil” sevdiğini varsayalım. “Karanfil” kelimesi bu durumda büyük bir tutkuyu ifade edecek, sevgiliden ayrıldıktan sonra ise büyük bir acıya dönüşecektir. İkinci durumda “karanfil” artık dikenli bir bitkidir.Kelimenin bu anlam olanağı bize çok geniş bir alan sunar. Bu alanı gözünüzde canlandırmak için aşırı uç bir örnek uydurmaktan çekinmiyorum. “umut” kelimesi çoğunlukla güzel manalarda kullanılan bir kelimedir. Şimdi düşünelim; doğum yapan bir kadının kocası arkadaşlarıyla eğlenmeye gitse ve doğuma gelmese, kadın da kocasının ölmesi umudunu ifade etmek için çocuğuna “Umut” adını verse, bu hikayeyi dinleyen çocuk hayatı boyunca isminden ve bu kelimeden nefret edecektir. Örneğin abartılı olduğunun farkındayım. Sadece size anlam olanağının genişliğini göstermek istedim.

-“Umut” kelimesinden devam edersek Türkçe bilmeyen ya da hiçbir dil konuşamayan birisi için “umut” kelimesinin anlamı ancak duyduğu sesin getirdiği çağrışım olacaktır. Bu ise kelimenin anlamını en geniş biçimde artıran bir olanaktır. Öyle ki her kelimenin söylenirken çıkardığı ses bir anlam ifade eder. Bu anlam kullanılan dili bilmeyen için istemsiz veya istemli biçimde oluşur. Bu olanağı en geniş şekilde düşünürsek, yaşadığımız dünya üzerinde “umut” kelimesi en absürt biçimde “İngiliz anahtarı” ile aynı anlama gelme olanağı kazanacaktır. Diğer taraftan kelimenin anlamını bilen kişiler için iletenin ses tonu kelimeyi farklı bir anlama dönüştürecek, onu olumlu veya olumsuz yapacaktır.

Şiir büyük bir anlatım olanağı sunar ve en özgür ifade biçimlerinden biri, hatta belki biçimidir. Bu, kelimenin saydığımız anlam olanaklarından kaynaklanır. Oysa kelime şiirin içerisinde kullanımına göre bir anlam kazanacak, daha sonra şiiri okuyan kişi tarafından anlam tekrar şekillenecektir. Bu ise kelimenin anlamını büyük oranda kısıtlar ve sonsuz anlamın getireceği anlamsızlığı bertaraf eder. Şair kelimenin anlamı üzerine düşünürken bütün olanaklarından faydalanabilir fakat bütün anlamlarına ulaşması imkansız olacağı için ancak şiirde kullanması gerektiği şekilde kelimeyi kullanır. Ancak, her halükarda, kelime şiirin içinde sonsuz anlam olanağını yitirecektir.

Her kelimenin bir kullanımı olduğu mevzusuna ise hiçbir şüpheye mahal vermeden katılıyorum. Bunu, özellikle eş anlamlı kelimelerin birbirleri yerine kullanılamaması çok güzel açıklamaktadır. Her şairin kelimeyi kullanış şekli farklı olmakla birlikte her şiirin kelime ihtiyacı da farklıdır. “zaman” ve “vakit” kelimeleri dar anlamda aynı manaya gelmekle birlikte birbirleri yerine kullanılmaları şiirde her zaman mümkün değildir. Ben kendim için söyleyecek olursam “zaman” kelimesini tek başına sözlük manasıyla kullanmayı tercih ederken “Zamanı geldi.” yerine “Vakti geldi.”, “Şimdi tam vakti.” yerine “Şimdi tam zamanı.” demeyi on kere tercih ederim. Tabİi bu kullanım dediğim gibi öznel olmakla birlikte şiirin ihtiyacı bakımından da şekillenecektir.

Tekrardan şiirin ifade biçimi açısından sunduğu özgürlüğü hatırlatmak istiyorum. İşte bu özgürlük kullanılan malzemenin, kelimenin yarattığı olanaktır. Şair bu özgürlük içerisinde kaybolmamak için kendi poetikasını oluşturur. Şairlerin bize sundukları poetikalar genellikle “şiirin öznel tanımı, şairin görevi, ideolojiler ile şekillenen şiir, şiirin ne anlatması gerektiği, şiirin amacı ve kullanımı vs.”ile ilgilidir. Bunlar birer tanım unsurudur. Oysa her şair şiirinin sınırını kelime ile çizer. Kelimenin anlam ve kullanımı bu sınırı belirler. Şair farkında olarak veya fark etmeden şiirinin sınırlarını kelime ile çizer. Şair bu sınırlarla istediği gibi oynar; sınırları genişletir, daraltır, yerlerini değiştirir ve bu sınırlar içerisine yukarıda saydığım “poetikasını tanımlayan unsurları” alır veya çıkarır. Kelimenin kullanılış şekli bir yöntem meselesi ve biraz da meslek sırrıdır. Ben kendi şiirimde kelimeleri kullanış biçimlerimden bazılarını saymak istiyorum. Bunu kendimi kanıtlamak için yapmıyorum, elbet böyle bir amacım olamaz, ama size aslında şairlerin şiirlerini nasıl bir aşçı gibi tarif ve bir mimar gibi tasarı üzerine yazdıklarını göstermek istiyorum. Ressamlar ve heykeltıraşların bir teknik üzerine eser verdikleri bilinirken şairlerin sürekli bir iç dökme ve ilhamla şiir yazdıklarının sanılması bence büyük haksızlık.

Kelimeyi kullanış biçimim zaman zaman değişmekle birlikte şiiri, genelde, sayacağım "kelime kullanımları" ile inşa ediyorum.

- Bazı kelimeleri şiirin bütününü özetleyecek şekilde kullanıyorum. Şiir fazlasıyla karışık biçimde ilerlemiş ise araya sıkıştırdığım bir kelime ile mıknatıs gibi şiiri o kelime etrafında toplamak, nadir de olsa kolaya kaçtığım bir yöntem. Mesela şiirde bir kaos havası sergilemek istediysem ve bunu diğer kelimelerle hissettiremediğimi fark edersem hiç çekinmeden "kaos" kelimesini şiirin bir yerine iliştiririm.

- Diğer taraftan şiir için yan bir anlam oluşturacak, farklı bir kanaldan farklı bir anlam -fakat şiirle ilişkili veya şiiri destekleyen bir anlam- verecek olursam kelimeleri şiire uygun yerlere yerleştiririm. Buna "alttan ısıtma yöntemi" diyorum. Her zaman gerekli değil ama olursa da güzel olur.

- En önem verdiğim kullanım ise " zıtlık ve eşitlik" kullanımı. Şiirin akışı ve imgelerin birbirini tamamlaması için başvurduğum bir yöntem. Bütünlüğe her zaman önem vermişimdir. Bitmemiş bir imgenin şiirde olmamasını tercih ederim. Önce "zıtlık" üzerinde duralım. Zıtlıktan kastettiğim şey sadece zıt anlamlı sözcükler değil. Elbet zıt anlamlı sözcükler de birbirinin zıttı olarak kullanılabilir. Fakat daha geniş bir kullanım olarak, birbirinin olumsuzu olan kelimeler ile hayatın içerisinde birbirine zıt duran kelimeleri de buraya dahil etmek gerekir. "Olmak ya da olmamak" gibi. "taş - kağıt - makas" gibi.

Eşitlik ise zıtlığa nazaran daha az başvurduğum bir kullanım. Birbirinin zıttı şeyler hep daha cazip gelmiştir. Eşitliği; eş anlamlı sözcükler, kelimenin kendisi ile kullanımı yani tekrarı ve birbirini tamamlayan kelimeler (ki bunlar elbet gerçek hayatta eşit değil bütünleyicidir. Burada şiirin içerisinde tek bir nesneye dönüşmeleri sebebiyle eşitlikten bahsediyorum.) olarak kullanıyorum, "beyaz- ak" gibi. "Beyaz - beyaz" gibi. "Beyaz - ışık - duvar" gibi.

Tekrar söylemek isterim ki size bir tarif vermek veya kendimi kanıtlamaya çalışmak niyetinde değilim. Ancak her şair kafasında buna benzer veya farklı bir tarifle şiir yazar. İlhamla veya aniden gelen bir histeri ile yazan şairler çok çok nadir var olmuştur. Ve hızla kendilerini bitirmişlerdir. Oysa diğer sanat dalları için teknik neyse şiir için de odur. Doğal olarak yöntemi farklıdır. Bu da malzemenin farklı olması ile ilgilidir. "Herkes şiir yazabilir." düşüncesi bu malzemenin ucuzluğundan (çoğunlukla bedava) ve ifade ettiğimiz özgürlük alanından kaynaklıdır. Bu özgürlük alanı sınırları çizmeyi epey zorlaştırdığı ve büyük bir çalışma istediği için "Herkes şiir yazabilir fakat hemen ve kolayca değil." demek daha doğrudur. Herkesin şiir yazmasına ise gerek yoktur.

Yazıma klişeleşmiş ama çok sevdiğim ve bana çok şey ifade eden, anlatılagelmiş şu hikaye ile son vermek istiyorum: "Ressam arkadaşı (Edgar Degas olduğu söylenir) Mallarme'ye bir gün "Aklımda şiir yazmak için bir sürü fikir var ama bir türlü yazamıyorum." der. Mallerme ise o ünlü sözü söyler:

"Sevgili dostum, şiir fikirlerle değil kelimelerle yazılır."