Çiçekli yastık kılıfım, yumuş yumuş olan battaniyem, balkonda üşümüş haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu kitabım. Bileklerimde takılar baş parmağımda geniş çelik bir yüzük. Bir kulağımda beş tane küpe. İşte ben. Saat 00.30, kitap okumak yerine bir kaç cümle yazmaya gitti elim. Merak etmeyin demir ilacımı içtim. Penceremi kapattım ve kendimi gerçeklerden soyutladım. En sevdiğim şey zaten, bu saatlerdeki yalnızlığım. İstediğimi düşünebilme özgürlüğüm. Bu saatlerde gülümsemek de çok güzel hüzünlenmek de. Ama en kötü şey bilmek. Her şeyi bilmek ama bilmezlikten gelmenin konforu. Bilmiyorum şimdilerde, hangi çalar saat uyandırır bizi vazgeçilemeyen cehaletten.


Ciddi konuşmak için geç bir saat. Gerçi bana göre ciddi konuşmak için tüm saatler yersiz. Aynı şeyleri konuşmaktan yorulmayan insanlar, kendi yorumunu katıp onu kendine kabul ettiren düşünceler. Ne bu kadar önemli olan? Sabahın 8'i akşamın 7'si? Yoğun bir ağrı geldiğinde onu yaşayıp gittiği yerleri dinleyip geçişini izlemek. Bildiniz mi o duyguyu? Bazen yaşamak da öyle... Huzursuz bir saatin neşeye dönüşü ya da tam tersi. Yolculuklar duygu dolu. Vedalar uzak olsun. Kavuşmak kalsın elimizde. Bir bardak suyu ne kötü bir olayın üzerine içelim ne de gidenin arkasına dökelim. Bardak da su da yerinde kalsın.


Acaba Oğuz Atay okusaydım yazmak yerine okumaya odaklanabilir miydim? Benim periler de benim gibi. Zamana bırakmıyorlar hiçbir şeyi. İstedikleri istedikleri an olsun istiyorlar. Kendileri çalıp kendileri söylüyorlar. Beklenmeyen yerde öyle bir güç dev gibi bir cesaret geliyor ki... Kediden korkan naif bir his kaplan etkisi yaratıyor.


Bazıları kremlerini sürdü, dişlerini fırçaladı, prens ya da prenses gibi yatağına huzurla yattı. Bazıları olduğu yerde uyuyakaldı. Kimi sevdiğiyle uyudu, kimi sevemediğiyle. Kalanlar da ya peluş oyuncaklarına ya da yalnızlığına sarılıp uyudu. Sabahlar şimdi bize, şiirlere aşık olanlara kaldı.


Not: Bu yazı 7 dakikada tamamlandı. Biter bitmez Yusuf Hayaloğlu'ndan "Beni Tutma" şiiri dinlendi. Niye mi not? Çünkü ben dönüp geçmiş yazıları okurken bu anın kokusunu hatırlıyorum. Ben de böyle deliyim.