Sıkıştı mı şimdi bir kapı aralığına yalnızlığın?

Hangi delikten baksan yine kendini göreceksin.

Çalma kapıları boşuna arsızlığın,

Yudum yudum içtiğin suları bir dikişte devireceksin…

Devrin ıssız adamlarına bırakma anahtarlarını,

Bir kez daha gömleğini nar suyuyla kirletmeyeceksin.


Kendini bilmez haz düşkünleri!

Fırsat bu fırsat, dağıtın çatılarını kiremitli evlerin.

Sesim çıkmaz bu sefer hayasızlığa,

Çünkü artık bilirim kimlerin elinde ezilir nergislerim.

Hay yaşa bana dokunmayan yılanın dili!

Artık ben de unuttum inandığım tüm deyişleri.


“L’ivresse de l’amour” diyor oradan Fransız dükü,

Süslü düşleri küçülmüş en ürküncü.

Künyesinde yazan isim yüz tutmuş unutulmaya,

Ama o unutmuyor inançla diktiği mumu üflediği dününü.

İnançlar sorgulanmazdı tanrının bahşettiği,

Şimdi elimde çürüyen aşkın metafiziği.

Peki ya şimdi kalır mıydı ki vazoda?

Onu diriltecek son kişi dağıttığında külleri…