Bazen yazarken düşünüyorum,

Bunlar benim cümlelerim mi diye.

Sonra muzipçe gülüyorum: Ne mümkün?

Cümleleri bir bir kurban verirken silgiye

Şiirden çok silgi tozu biriktirdim bu şiirde.

Sizin hiç okuyamayacağınız

Benim unutacağım cümleleri bir sır gibi saklayan

Bu şiirde ne çok silgi tozu var.

Eğer söylenmemiş bir şey söylemeyecekse susmalı insan.

Ama ben konuşuyorum, sahi ne çok konuşuyorum

Kendimle, bir bilseniz

Bir bilseniz silinmesi mümkün değil diye

Size değil kendime söylediklerimi

Çok sonradan fark ettim

Sade yaptıklarını değil, yapmadıklarını da silemiyormuş insan

(Ne faydasız, farkındalık pişmanlıktan başka bir şey vermiyor)

Hem biliyor musunuz?

Ben yaşarken de çokça düşünürüm.

Bu yaşa(ma)dığım, bu öylece geçip giden hayat benim mi diye

Sonra acı bir tebessüm yüzümde, şaşıyorum: Ne münasebet?

Nereden geliyorsa bana bu cüret?

Sorular soruyorlar

Bir bilseniz hem ne çok sorular

Doğrular tutuşturuyorlar elime bir bir

Sınırlar çiziyorlar

Ardında mayınlar teller ölümler olan sınırlar

Bitmek bilmeyen el âlem derler başlıyor

Biz el âleme ne deriz sonra

Gülüyorum, ilahi siz de bir alemsiniz

Hem öyle bir alem ki, sizden başka herkesin el âlemi

Herkes birbirinin el âlemi

Herkes birbirinin celladı

Toplum diye bir darağacı kurup

İlmeği birbirlerinin boynuna geçiriyorlar

Soruları es geçiyorlar

Cevapları sıkça hatırlatıyorlar

Al işte böyle yaşa diye bir yaşam sunuyorlar

Sunulanın ötesine geçemeyen bir yaşamak yaşamak mıdır?

Oysa biz ne az yaşıyoruz.

Oysa ben ne az yaşıyorum.

Ne çok siliyor ne az yazıyorum.