Ey incir ağacının sütüne göz dikenler!

Yokuş aşağı çekenler etten yaratılmış kızakları

Ceviz kabuğuna sığdıramayanlar Wattieza'nın hakkını

Terk edilmiş sandalyemin bacağını aksarken görürsün

Kaldırımdan bitme biberiyelere kendini güldürürsün

Kan emdirirsin bana, yine de gık demem


Ey ne umduğumla ne bulduğumu kestiremediğim bu yafta!

Bana avel avel bakma ben de bilmem buradan nasıl kalkılır

Buradan kalkamadık mı burada nasıl yanılır?

Suyu eksilmiş etlerin

ve küllerinden tekrar yanan tırnakların aklımda

Aklımda dut ağacından elma toplayan odaların

Boynunu eğersin mızıkamın, yine de gık demem


Tüm annelerin aynı koktuğuna şahitlik ettiğim bugün

Tüm aşkların hakkıyla bittiğine yemin edemiyorum

Boyumdan büyük mantomun söküğünde

Orlon iplikle teğellenmiş zulmünü taşıyorum

Düşürme beni ne olur

Düşürme burada kalayım

düşürme beni ne olur

düşürme burada kalayım


Ey sen, siz, onlar, hepiniz ve ben biraz

Kaçıncı tekilinde öldürüldük bir dizenin

Çenenden ve kemiklerinden atamadığım bu yaşamak

Bilmem dantel diye hangi beyaz masanın üstüne serildin

Ey sen, siz, onlar, hepiniz ve ben biraz

Baş parmağım

Kopan on dördüncü lifinde zaaflarım

Yıldızların altında toprak

Toprağın altında saçlarım

Kırkıncı akımı tohumlarsın, yine de gık demem


Ey tüm haksızlığıyla da bir ahı olduğunu öğretemeyenler

Unuttular günahkarların da bir aht’tan doğduğunu

Unuttular tuvalet aynasında kendiyle bile yüzleşemeyenler

Vaktin isyan etmek için hep erken olduğunu

Etten kemikten bu acımı al git nolur

Al git yeniliyorum

etten kemikten bu acımı al git nolur

al git yeniliyorum


İncir ağacının sütüne göz dikmeden sen

Beni sarıp boş saksının toprağına ekersin

ölmek derim adına yine de gık demem


öldürme beni nolur

öldürme toprak olayım