İsimsiz Adam Üçlemesi

(Man with No Name Trilogy)

veya Dolar Üçlemesi (Dollars Trilogy)

• Bir Avuç Dolar (A Fistful of Dollars, 1964)

• Birkaç Dolar İçin (For a Few Dollars More, 1965)

• İyi, Kötü ve Çirkin (The Good, the Bad and the Ugly, 1966)


Sergio Leone, Akira Kurosawa’nın “Yojimbo (1961)” filmini western tarza uyarlayarak henüz ikinci filmi olan “Bir Avuç Dolar”ı seyircinin beğenisine sundu. Ancak bu, bilindik western filmlerden farklıydı. Özgündü. Daha sanatsaldı ve tabiri caizse daha kaliteliydi. Kısa süre içinde bu özgün alt türe, Leone’nin İtalyan kimliğinden hareketle, “spagetti western” adı verildi. Böylece Sergio Leone, yeni ve kendine has bir film janrı yaratmış oldu.


Bir yıl sonra, bu filme kadar televizyon aktörü olan ve bu film ile bir film yıldızına dönüşen Clint Eastwood’un “İsimsiz Adam” karakterinin yeni bir maceraya atıldığı ikinci film geldi. “Birkaç Dolar İçin”, en az ilk film kadar takdir kazandı. Ancak üçüncü film, sinema tarihine büyük bir damga vuracaktı.


“İyi, Kötü ve Çirkin”in, gelmiş geçmiş en iyi western film olma konusunda, herhangi bir otorite tarafından gösterilmiş bir rakibi yok. Yarışanlar ise yine Sergio Leone’nin filmleri. Amerikan İç Savaşı atmosferinde şekillenen, üç apayrı karakterin para hırsını konu alan ve müzikleriyle büyüleyen bu upuzun film, mensubu olduğu üçlemenin diğer iki nefis filmine bile fark atıyor.



Baba Üçlemesi

(The Godfather Trilogy)

• Baba (The Godfather, 1972)

• Baba 2 (The Godfather: Part II, 1974)

• Baba 3 (The Godfather: Part III, 1990)


Paramount Stüdyoları, Mario Puzo’nun “Baba” adlı romanının film haklarını satın aldıktan sonra, öyküyü İtalyan-Amerikan bir yönetmene emanet etmek için kolları sıvadı. Kapısını çaldıkları ilk isim Sergio Leone’ydi. Usta yönetmen, o esnada “Once Upon a Time in America” filmi üzerinde çalıştığı için teklifi reddetti. Stüdyo on bir yönetmenle daha görüştü fakat hiçbirinden olumlu bir yanıt alamadılar. O dönem pek de ünlü bir yönetmen olmayan Francis Ford Coppola on üçüncü tercihleriydi. O da reddetti. Zira ona göre Puzo’nun romanı, kalitesiz ve sansasyoneldi, “ucuz bir iş” idi. Ancak Coppola’nın kendi stüdyosunun Paramount’a borcu vardı. Ödeşmek amacıyla, borcun bir kısmını ödeyip filmden yüzde altı kâr payı alarak teklifi kabul etti. Paramount, pek de güvenmediği yönetmene sadece altı milyon dolar bütçe vermekle kalmayıp -ki o dönem için hatırı sayılır bir miktar olsa da bu büyüklükte bir film için epey düşük- yapım esnasında da güvensizliğini gösterdi. Fakat Francis Ford Coppola, yine de istediği gibi çekti filmi. Sonucu hepimiz biliyoruz.


Bu başarıyı ne Paramount ne Puzo ne de Coppola bekliyordu. Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı gibi tarihin kırılma noktalarında, “Karamazov Kardeşler” gibi dev edebi eserlerde gördüklerimize benzer baba-oğul ilişkilerini irdeleyen öykü, Francis Ford Coppola’nın tarzıyla, kısa sürede bir sinema klasiğine dönüşmüştü. Elbette çok da para kazandırmıştı. Paramount, ikinci film için, elbette yönetmenin kapısına dayanacaktı. Ancak bu sefer ikna etmelerinin tek yolu açık çek olacaktı. İlk filmdeki ayrı çalışmanın aksine, ikinci filmi Coppola ve Puzo birlikte yazdılar. Hem öykünün devamını hem de orijinini anlatan çok hikâye tarzındaki film, ilk filminkine oldukça yakın bir başarı elde etti. Kimilerine göre, ilkinden bile iyiydi. 


Yıllar sonra, serinin üst metninde yer alan mafya hikâyesini tamamlayan üçüncü film geldi. Peş peşe iki başyapıtın ardından, uzun zaman geçtikten sonra yapılan ve belki de diğer iki film kadar özenilmeyen üçüncü film, beklentileri pek karşılayamadı. Ancak serinin mafya anlatısını sert bir gerçekçilikle tamamlayan öyküsü, Baba Üçlemesi’ne tatmin edici bir nokta koymuştu.



Yıldız Savaşları - Orijinal Üçleme

(Star Wars - Original Trilogy)

• Yıldız Savaşları (Star Wars, 1977)

• İmparator (The Empire Strikes Back, 1980)

• Jedi’ın Dönüşü (Return of the Jedi, 1983)


Soğuk Savaş dönemindeki uzay yarışlarının etkisiyle bilim kurgu, her türlü sanat dalında hatırı sayılır bir yer edinmeye başlamıştı. 1965 yılında Frank Herbert’ın ilk “Dune” romanı yayımlandı. 1967’de Stanley Kubrick’in “2001: Bir Uzay Macerası” filmi çıktı. 1969’daki Ay’a ilk ayak basışın ardından ise bilim kurgu, özellikle Amerika’da, bir furya hâline geldi. George Lucas da ufak çaplı bilim kurgu işleriyle uğraşıyordu. Pek tanınmış bir yönetmen değildi. Ancak “çok, çok uzak bir galakside” geçen bir öykü aklına düştükten sonra, rüzgar epey bir tersine dönecekti. 


Bugün bu üçlemeyi, Star Wars serisinin 4-5-6. bölümleri olarak biliyoruz. Oysaki bu başlıklarla çıkmadılar. Muhtemelen Lucas’ın planları arasında bu kadar dev bir “piyasa” yaratmak yoktu. Belki de üçleme bile değildi amacı. Ancak 1977 tarihli, alt metninden iyi-kötü irdelemeleri ve din felsefesi fışkıran bilim kurgu şaheseri Star Wars, gişeleri öyle bir sarstı ki yaratıcısının devamını yazması elzemdi artık.


Üç yıl sonra, pek sık şahit olmadığımız bir şekilde, ilk filmi “olağanüstü” sayılan bir serinin ikinci filmi, ilk filmden net bir şekilde daha etkileyici olmayı başardı. Bu sefer Lucas, öyküsünü Irvin Kershner’a emanet etmişti. Benzer bir alt metni ve benzer felsefi problemleri barındıran “Empire Strikes Back”, seyirciyi içine çektiği dünyasında beklenmedik bir ters köşe yaparak izleyenlerin yüzüne tokat gibi indi.


Bir üç yıl daha geçtiken sonra, Yoda’yı hayatımıza sokan “Return of the Jedi”, Richard Marquand yönetmenliğinde beyaz perdedeki yerini aldı. İlk iki filmin bıraktığı etkiyi bırakamasa da Star Wars öküsünü hakkıyla sonlandırdı. Fakat bu henüz başlangıçtı.


Yıllar sonra George Lucas, orijinal üçlemedeki öykünün öncesini konu alan bir üçleme için kameranın arkasına geçti. Ardından orijinal üçlemenin sonrasını anlatan bir üçleme daha geldi. Bugün “Star Wars Saga”, bir “franchise”. Bugüne kadar Star Wars evreninde geçen on iki film ve yirmi televizyon işi yayımlandı. Disney+’ın on yıllık planında da pek çok Star Wars yapımı bulunuyor. Oyuncaklar, kırtasiye gereçleri, giysiler, çantalar, kupalar... Sayısız ürün Star Wars lisansı taşıyor. İkinci üçlemeden sonra hiç film çekmeyen, hatta yazmayan ve Star Wars yapımlarında sadece yapımcı ve yarattığı karakterlere dayanılan kişi olarak adı geçen George Lucas, 5.7 milyar dolarlık servetiyle oldukça zengin. Başlı başına ticari bir sektöre dönen Star Wars’un orijinal üçlemesi ise hâlâ sanatsal büyüsünü koruyor. 





Yazar: Onurhan Yorulmaz