Hayatın her alanında belli stereotiplerin oluştuğu görülür. Oluşan stereotipler yüzyıllardan beri süregelen, alışılmış tutum ve davranışları yadırgamamayı sağlar. Medya araçlarıyla temsil edilen toplumsal normlar ve değerler, bireylerin toplum içindeki kimliklerini oluşturmalarında ve davranış geliştirmelerinde önemli rol oynar.
Kitle kültüründeki bireyler, medyadan öğrendikleri bilgileri ve rol model aldıkları karakterleri, yaşadıkları coğrafya ve hayat şartları içerisinde normalleştirip kendilerine bir kimlik oluştururlar. Toplumda bireylerin sergiledikleri roller, yaşanılan yerin sosyal ve kültürel yapısıyla direkt olarak bağlantılıdır. Günlük hayatta, ev, iş yeri, sokak ya da izlenilen bir film fark etmeksizin toplumsal cinsiyet rolleri ile karşılaşılır. Toplumsal cinsiyet rollerinin kültürler arasında değişiklik gösterdiği medya ürünleriyle rahatlıkla fark edilebilir.
Farklı kültürlerin sineması karşılaştırıldığında rollerin sinemada nasıl yansıtıldığı ve o ülkenin kimliğini nasıl etkilediği açıkça görülür. Örneğin, Hollywood ve Türk sinemasın üzerinden bir karşılaştırma yapıldığında ilk olarak Türk sinemasının Hollywood’u örnek aldığından bahsedilmelidir. Ancak toplumsal cinsiyet rollerinin iki kültür arasında farklı yansıtıldığı gözden kaçmayacaktır.
Amerikan kültüründe ve Türk kültüründe yansıtılan kadın figürü, en başta ne kadar birbirine benzese de sonrasında Türk sinemasında kadının temsilinin değiştiğinden söz edilir. Her iki kültürde de baskın olarak imaj edilen kadının özellikleri; pasif karakter, bedensel çekicilik, gösteri unsuru, erkeğin nesnesi, aşk ve dram sahnelerinin vazgeçilmez oyuncuları… Daha birçoğu olarak yansıtılan kadınlar yıllar geçtikçe ülkelerin siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ile doğrudan ilgili olarak farklı yansıtılmaya başlanmıştır.
Hollywood sinemasında kadın karakterin pasifize edilmesi yalnızca kadının pasifliğinden kaynaklanırken Türk sinemasında bir kadın karakterin pasifliği her zaman için ondan daha baskın bir erkek karakter ile yorumlanmıştır. Erkek egemen toplum daha ön planda tutulmuştur. Hollywood sinemasında kadının kurtarıcısı kendisi olarak gösterilirken daha da detaylandırmak gerekirse, ekonomik desteğe ihtiyacı olan çocuklu bir kadın örneği verildiğinde Amerikan kültüründe kadın idealleri ile birlikte bu sorunun üstesinden gelir. Çalışan, zeki ve hırslı bir karaktere dönüşür. Maddi olarak geçim kaynağını kendisi olarak gösterir. Türk sinemasında aynı durumda olan bir kadının çocukları ile çalışması mümkün değildir, toplumsal baskılar onu durdurur ve toplumun onun için uygun gördüğü kimliği bırakamayacağı için farklı bir kurtarıcıya ihtiyaç duyar. Türk sinemasında kadının kurtarıcısı muhakkak bir erkek olarak gösterilir.
İki kültürde de kadının yeri “ev içerisi’’ olarak yansıtılırken bile Amerikan kültüründe erkek karakter de ev işlerine yardım ederken görülür. Ancak Türk kültüründe erkeğin “toplumun kadın için uygun gördüğü işleri’’ yapması aşağılayıcı olarak gösterilir. Kadına benzemek Türk sinemasında çoğu zaman bir mizah unsuru olarak kullanılır. Aynı zamanda çok baskın bir şekilde görülecek olan durum da Türk sinemasında kadın erkeğe “hizmet’’ eder, bir adım geride durur. Birey olarak eşit görülmezler.
Mesleki olarak kadının Hollywood ve Türk sinemasında nasıl yansıtıldığından da bahsedilecek olunursa, mesela iki toplumda da bir kadın gazeteci karakter incelendiğinde karakter özelliklerinin aynı olduğu görülür. Hırslı, öz güvenli, cesur, inatçı ve sert kadın gazeteciler yansıtılır. Hollywood sinemasında kadın gazeteci, ideallerine sahip çıkıp aynı karakteristik özellikler ile filmi bitirirken Türk sinemasındaki kadın gazeteci; ideallerinden “aşk, toplum, ekonomi, baskı’’ vb. sebeplerden dolayı vazgeçer. “Toplumun kadın için uygun bulduğu’’ aile ve yuva kurma, anne olma gibi amaçlarla mesleğini bırakmış; toplum dilinde “mutlu son”a ulaşmış bir kadın olarak filmi bitirir. Kadının sert, hırslı tavrı gitmiş; yerine hassas, ılımlı, anaç, şefkatli biri gelmiştir. Dolayısıyla Türk sineması, Hollywood’u ne kadar örnek alsa da giderek değişip şekillenmiş; kendi film kültürünü oluşturmuştur denilebilir. Söz konusu sinemada bir kadının gazeteci rolünde olması ise kadının yaptığı ve yapması gereken davranışlar arasında bir çelişki oluşturur, böylelikle toplumsal cinsiyet savaşı sürmeye devam eder.
Rabia Şahin
2022-06-11T01:49:05+03:00Fikirleriniz için teşekkür ederim..
Mısra Ergök
2022-06-11T01:21:35+03:00Çok beğendim içeriğinizi. Doğru noktalara değindiğinizi düşünüyorum. Maalesef ki kültür farklı. Umarım bu durum değişir…