Murakami’den okuduğum ilk gerçeküstü kurgunun olmadığı bir aşk hikayesi. Oldukça keyifli olan bu eserin, dün bahsettiğim ‘gizemli kadın’ tiplemesi olmazsa olmazıydı. İnce bir eser, kurgusu da aşk olunca üzerine fazla yazıp çizmenin manası yok. Sadece Murakami’nin gençliğinden izler taşıdığını söylemek isterim. Jazz müzik sevgisi her eserinde kendini hissetirirken, jazz cafe açması da bu eserde pozitivist imge diyebiliriz. Yine her eserindeki beden sağlığı, spor alışkanlığı, düzenli uyku ve yeme yaşantısı kendi hayatından bir yansımadır. Maaşlı işe isyan edip ömrünü harab etmek yerine yazmayı tercih eden Murakami’nin bu eserdeki yansıması bir de İmkansızın Şarkısı adlı eserinde var. Eşsiz gerçeküstü kurgularından söz etmeye gerek dahi yok.