Sıradan bir hayatın sıradan bir gününün sıradan bir sabahında
Tıpkı kırbaçlanmış bir köle gibi
His kalmamış sırtında
Artık vursalar da aynı okşasalar da, dokunmasalar da
Sıradan bir şehrin sıradan bir semtindeki sıradan bir evde
Karanlıkta kalmış bir sağır gibi
İhtiyacı kalmamış merak etmeye
Artık gülseler de aynı ağlasalar da, sövseler de
Sıradan bir insanın sıradan ilgisinin sıradan önemseyişinde
Kahve fincanı kulpları gibi
İşlevi kalmamış var olmasının
Artık hissetseler de aynı kırılsalar da, vazgeçseler de
Çünkü sıradan bir toplumun sıradan bir ailesinin sıradan bir ferdi
Damalı zeminde bir piyon gibi
İstememiş vardığı yeri
Ve varamamış istediği yere
Artık sevseler de ayni üzseler de, gömseler de