melahat, kulağıma sevdiğim yalanlarından birini fısılda,

çok acıtmasın canımı.



evet melahat,

şok patates diyetin işe yaramış;

kafamı dizlerine koyamıyorum,

kemiklerin kafama batıyor.

ağrımasın diye de kafamın tüm ağırlığını koyveremiyorum karnına.

zaten gurulduyor, dalamıyorum uykuya.

yaratılış anındaki ufak bi' sürçme seninkisi melahat,

şirk koşmanı gerektirmeyecek kadar sıradan ya da basit.


bir kulağım guruldayan karnında,

diğer kulağım da senin söylediğin abuk sabuk şeylerde.

bir şeyler mırıldanıyorsun,

anlayamıyorum.

kötü bir gece melahat,

sen de iyi biliyorsun.


beni sakın sevme, demene de hiç aldırmadım,

kafama sıçayım. haklıydın.


van gogh benim bu gece melahat,

kulaklar biraz fazlalık,

ucundan azıcık.


serçe parmağın yüzük parmağından daha uzun:

yaratılış destanı!

şirk koşma demiştim sana.

allahsızsın melahat, allahsız.


bak,

iki blok ilerde saruman bi' kediyi rehin aldım, şimdilik okşuyorum başını.

seni sevmemi istediğini söyle hemen,

yoksa kedi de ölür sevgisizlikten.


yağan yağmura öfkemden kafamı gökyüzüne kaldırıp avazım çıktığı kadar bağırdım,

birden dindi.

bulutları korkuttum melahat!

hayır, yağmur falan dinmedi,

bulutlar benden korktu.

devirme gözlerini, ciddiyim.

şirki bana sen öğrettin, ne yapayım.