O gece yüreğinde donmuş bir hıçkırıkla kendini katı sisin içine atmıştı. Dolaşıyordu. Sisin ıslaklığı üzerine yapışıyor, yüzünde ferahlık hissi bırakıyordu.


''Ey, Tanrım,'' diye soluyordu arada. ''Beni bu zalim gecenin içinde yalnız bırakma. Ben yalnız kalabilecek bir insan değilim.''


Etrafında dönüyor, kollarını kendi kendiyle olan yalnızlığına sarıyordu.


''Ama insanlarla bir arada duramıyorum, onları anlamıyorum, kendimi ise hiç tanımadım.''


Derin bir iç çekişle kendine dönüyor, içine kapanıyordu bir süre, az sonraysa yine az az konuşuyordu.


''İnsanlara uzaklığım bir hastalık. Ne kalabalıklarda var olabiliyorum ne de ıssızlıkta. İkircikli bir kargaşa içindeyim.''


Çığırtkan bir gece kuşunun sesi asileşen sesine karışmaya başladığında, ''Şükür, ey Tanrım,'' dedi sevinçle bağırarak, yüzünde silik bir gülümseme geldi geçti. ''Beni yalnız bırakmadın bu kara sisin içinde, bir ses yolladın, şükür sana.''


Uzun, sert bir rüzgar çarptı gövdesine, koluyla yüzünü kapattı.


''Bir gece kuşu ve esen bir rüzgar. Bu gece bu yalnız kuluna çok cömertsin. Yalnızlığıma seslendin, yalnızlığıma dokundun. Şükür sana, binlerce şükür, Tanrım, benim Tanrım.''


Yere kapandı, ağlamaya başladı. Sesi bir hıçkırık silsilesi içinde ayyuka yükseldi, az sonra dindi, iç çekişler içinde ayağa kalktı.


''Benim bu namert yalnızlığıma çare yok. Ben terk edilenim, geride kalanım, yüz üstü bırakılanım. Geriye kalan yalnızlık. Ve ağlamak, acımak.''


Sesi kırgınlaşmıştı. Yüreğine çöreklenmiş hüznün acıklı namesi içini yakıyordu. Belki on dakika belki on saat önce yanından ayrılan kadının son gülümsemesini anımsadı; ağzında duygusuz ve renksiz bir devinimdi.


''Ettiğin mert vedayı avuçladım,

göğsüme dayadım

ve iç çeke çeke

içime kattım.''


Söylediklerinden dili yandı, ağzında acı bir susuşla sustu, konuşamaz oldu, içine kapandı. Paltosunun göğsünden bir sigara çıkardı, ağzında yaktı, derin bir iç çekişin hemen arından dumanı sisin dumanına döne döne karıştı. Sisin içinde yürüyen ve sürüklenen sessiz bir gölgeydi.


Gece kuşu öttü, rüzgar esti. Yalnızlığına hıçkıran ve Tanrı'yla konuşan varlığı soldu, sis nerede o nerede seçilmez oldu.