Uyarı: Okuyacağınız öyküde tetikleyici unsurlar bulunmaktadır.
Karnımda, kasığıma birkaç parmak kala ince bir sızı. Daracık alanda yolunu bulmaya çalışıyor. Bazen memelerime vuruyor, oradan boynuma, kulak arkalarıma, sırtıma, kalçalarıma; sonra tekrar karnıma. Dönüp dolaşıp buraya varmak ve beni bununla sınamak laneti. Sızıntı gibi vücudumda yer edinmeye adanmış sanki.
Büyük ağaca gittim. Dallarıyla tüm köyü içine alan, yaz kış demeden diri, kovuğuna üç kişinin rahatça sığabildiği. Geceleri ağlayan, eşsiz bir şarkı duyulur kovuğundan. Kadına doğum yaptıran. Erkeğe güven, çocuğa dinginlik veren. Kökleri tanrıya bağlı. Yaprakları göğe. Çetrefilli, sarı topraklı mıcır okul yolunda gözlerinizi sağa, uzaklara diktiğinizde seçebilirsiniz onu. Her şeyi içine alabilecek ihtişamla durur da durur. Durur ve bekler. Birinin gelmesini. Gelmesini ve yutmayı onu.
On üçümdeyim daha. Karnımda bir ağrı, çıt çıksa kalbime saplar bir bıçak.
On üçümdeyim daha. Yalnız başıma bir kez gittim büyük ağaca. Annem gidilmez dedi, tek başına büyük ağaca gidilmez dedi, tek başına gidersen ağzın düğümlenir, gözün çıkar, bakışın solar dedi. Gittiğimden beri karnımda bir ağrı; bir sancı ötekine ruh üflüyor secdedeyken ağzımdan.
Bulutlar taşıyor dağlardan, öyle çok, öyle özgür bulutlar... görünmez bir ip gersem buradan, bağlasam bile durmazlar bu başıbozuklukta. Toz olur, yel olur, uçar söz olur yine durmaz.
Boğazımı bağladılar görünmez iplerle, masumiyetimi dağladılar.
Sancı en çok gece yakalıyor beni. Tuttu mu bırakmıyor. Birkaç sancı bir olup ellerimi tutuyor, diğeri karnımdan yakalıyor, sonra yer değiştiriyor hepsi teker teker. Boynuma, memelerime, kasıklarıma, karnıma. Neresi denk gelirse oraya. İçimde üryan bir ağrı büyüyor da büyüyor, dayanamıyorum.
Öğlenleri tarladakilere yemek götürüyorum, annem pişiriyor ben götürüyorum. Sabahları sancı pek uğramıyor, yalnız hafif iç buruğu, bulantı, renkler her zamandan solgun. Renkler kana susamış. Ben acıya dolgun. Suluyorum kırmızıları, koşa koşa geçiyorum her ağaçtan. Ağaçlar benden geçmiyor.
İki aydır anlamını kimsenin bilmediği şeyler sayıklıyorum. Cin çarpmış beni, öyle dediler, sabaha karşı söylediler görünmez bir iple gerdiğim bulutlara. Eteğimi sakladığım bulutlara.
Karnımda bir şişlik, dokunsam patlayacak gibi değil, dağılacak gibi, teneke kaplarda pişirdiğimiz ekmekler gibi şişlik. Kusturan, rahmimi boğan, savunmasız, tarifsiz, eşi benzeri görülmemiş şişlik. Boğazıma dayanıp ağzımda patlayacak bir gün. Yaşayan bir şişlik, tanıdık değil. Hissediyorum.
Şişlik arttıkça bol elbiseler giydiriyor annem. Sus diyor. Soru sormuyor ama sus diyor. Annem neye sus diyor? Annem beni gömmek ister gibi bakıyor. Duvara fırlata fırlata şişliğimi söndürmek ister gibi. Dualar okuyor, birilerini sokuyor odama, herkesi sokuyor da bir babamı sokmuyor. Yalnız odamın önünden geçen adımlarını duyuyorum, gıcırtılı, tahtadan adımlarını. Buz gibi parmaklarını. İçimdeki korkuyu büyüttükçe büyüten solumalarını. Babam kasığımı sindirecek, hissediyorum.
Kırmızı. Kırmızı. Kırmızı. Kırmızı. Her yer kırmızı. Herkes kırmızı. Saçlarım, dallarım, toprağım, çarşafım, belim, bacaklarım, koynum, tüller, dualar, kadınlar, hocalar. Büyük ağaç kırmızısı.
Tespih taneleri kadar sayıklıyorum. Bir durak otuz üçlük bitince tersten sayıklıyorum. Sonra diğer durak. Başa dön. Son durak. Kırmızı.
"Euzü bivechillâhil kerîm ve kelimâtillâhit tâmmatilletiy lâ yucaviz hünne berrün velâ fâcirün min şerri mâ yenzilu mines semâi ve mâ yâ’rücü fiyha ve min şerri mâ zeree fil ardı ve mâyahrücü minha ve min fitenil leyli ven nehari illâ târikan yatruku bihayrin yâ Rahman."
Üflüyorlar, esniyorlar, üflüyorlar, esniyorlar, gözlerinden yaşlar akıyor. Bana değil, Rahman'a hiç değil. Kırmızıya. Rahmime. Geçmişime ve geleceğime. Her şerde bir kırmızı.
Karnımda kıpraşmalar, çığlıklar, evire çevire darbeler karnımda.
Karnımdan memelerime sıçradı tüm köye yayılan, meşhur, cinli şişliğim. Duvardan duvara, duadan duaya çarptılar onu. Acımı süslediler, kaldırdılar yüklüğe.
Görünmez bir iple gerdiğim bulutlar kırmızı.
"Memelerin şişiyor," diyor annem. "Süt akacak" diyor. "Cin bebeklerini emzireceksin" diyor. "Bunları bilmen lazım, kadın oldun artık" diyor. Nenemin ördüğü bebeği avuçluyor, "bunlarla da oynamayacaksın artık, kendi bebeğine bakacaksın" diyor. "Hocalar okuyup üfledi ama Allah en iyisini bilir" diyor.
Hayır diyorum, ben hiç görmedim cin.
Hayır diyorum, bebeğimi alma.
Hayır diyorum, büyük ağaca gittim yalnız.
Ağzıma vuruyor, "bir daha ağzını açarsan vallahi babana geberttiririm seni" diyor. "Kimse yokluğunu bile fark etmez" diyor.
bütün
köy
seni
konuşuyor
diyor.
Avazım alıp başını gidiyor; çocuk sevincimi emanet ettiğim şu dağ, ahraz tepeler, yaylalar, ağaçlar gözden kayboluyor. Bir ben kalıyorum, bir şişlik. Ben büyüyorum şişliğim büyüyor, ben palazlanıyorum şişliğim bastırıyor bahçe oyunlarımı. Yakıyorlar takunyalarımı. On üçümdeyim daha.
Doğurtuyorlar dört yanımdan, kurşunlar dökülüyor başımdan, köyün dilinde karnım, bacaklarım, bakışlarım, çığlıklarım, kırmızı.
Elimde bir bebek. Hiçbir cine benzemiyor. Hiç kimseye benzemiyor. Babama bile benzemiyor. Ağlayışı bir çığlık, derinden yakarıyor. Kurtarılmak istiyor, çırpınıyor, yaygara basıyor. Her bakışımda büyük ağaçtaki günümü anımsatıyor, çığlıkları kulaklarıma her değişinde kırmızı oluyor zaman.
On üçümde kırk gün odadan çıkarmadılar beni, on üçümde lohusa oldum. On üçümde buladılar bahtımı kırmızıya. Hocalar, dualar, kurşunlar, ekmekler, tuzlar... İkindi vaktinden önce toplanan çamaşırlar, yastığımın altındaki makas, çocukluğumu oyuyorlar, suçu cinlerin üzerine atmaya çalışıyorlar.
Sustukça ölüyorum, sustukça ölüyorum, susturuyorlar ölüyorum...
***
ben bir gün on üçümdeydim
büyük ağaca gitmiştim
annemi dinlememiştim
on üçümdeydim
yeşil, alabildiğine yeşil. siyah kıllar. kollar. hışırtı.
çığlık yok. çığlık yok. çığlık yok.
bu bir oyun değil.
kırmızı gömlek.
terden bordoya dönen kırmızı gömlek.
boğaz. bıraksalar fışkıracak boğaz.
hışırtı. hırıltı. "hızlı hızlı."
"daha hızlı"
ben bir gün on üçümdeydim
büyük ağaca gitmiştim
tanrının yokluğunu
cinlerin masumluğunu
köyün namusunu
babamın namlusunu
şişliğimden öğrendim
her şey kırmızıya döndüğünde
sustuğunuzda öğrendim.
şimal
2021-03-08T05:09:07+03:00Nefes alamadım. Somut bir acı.
Var ol Ayşenur, kalemine sağlık.
Ayşenur Cengiz
2021-02-17T22:42:57+03:00Teşekkür ederim Muhammed, eksik olma :)
Muhammed Dalpalta
2021-02-17T22:23:52+03:00Ayşenur hocam kaleminize hep saygı duymuşumdur. Bu eserinizde de kaleminizin gücünü göstermişsiniz. Cidden çok zekice, çok iyi yazılmış bir öykü. Okurken kaç defa durakladım, kaç kere hissettim bilmiyorum. Kaleminize, emeğinize sağlık.
Ayşenur Cengiz
2021-02-13T19:41:44+03:00Çok teşekkür ederim Ferah, Serhat... Var olun...
Serhat Tepe
2021-02-13T18:37:07+03:00Kirlenmiş dünyada daha acıları yaşanırken bu anlatılanlar keşke hep, sadece öykü kalsa dedim... Sadece kurgulanmış bir şey olarak kalsa istedim. Etkileyiciydi hocam, maalesef. Canına, yüreğine sağlık.
Ferah
2021-02-13T15:38:08+03:00Bu öykü beni çok ağrıttı. Boğazımdaki düğümleri çözemem uzun süre. İyi ki ses oldun Ayşenur hocam. İyi ki kalemin var.
Ayşenur Cengiz
2021-02-13T10:47:15+03:00Hepinize çook teşekkür ederim arkadaşlar, eksik olmayın. 🌿
-merve
2021-02-13T10:37:16+03:00Sevgili Ayşenur. Dertler aynı olduğu zaman kelimeler nasıl da bir bıçak gibi saplanıyor. Uzun zamandır okuduğum en gerçek metin. Kalemine yüreğine sağlık.
Ömür Düğün
2021-02-13T09:47:06+03:00Mükemmel bir anlatım
Ömer Tarık Atmaca
2021-02-13T05:32:47+03:00...
“Öykü değilim ben, benden roman olur.” diyor sanki bu öykü. Böyle çabucak bitmek istemiyor, elinizi zorla durdurmuşsunuz gibi. Tek kelimeyle mükemmel, bayıldım diyecekken öykünün konusu; onun hakkındaki hislerimi, düşüncelerimi kursağımda bırakıyor. Ama tekrar iyi ki bu siteye denk gelmişim de dedirtiyor. Elinize, zihninize sağlık...
nisa
2021-02-13T01:15:37+03:00okurken yutkunamadım bir müddet. bu öyküye gerek duyulmasına sebep olanlara utanç, sizin kaleminize sağlık 🤍
Fatotes
2021-02-13T01:03:04+03:00Elimden gelse bu öyküyü her milli bayramda kürsülerden avaz avaz okutur, o da yetmez her resmi daire odasında bir tane bulundurma zorunluluğu getirirdim. Umarım bu içerik site sınırlarını aşarak birilerinin önüne balyoz niyetine düşer. Yine farkını konuşturmuşsun, bu öyküyü okumuş olmanın rahatsızlığını hiçbir zaman unutmayacağım...
Mustafa Çekiç
2021-02-13T00:34:22+03:00Hocam, kesinlikle bir öğretmensiniz benim için. Sizi okudukça, bir insan nasıl bu kadar iyi anlatabilir bir şeyleri diye geçiriyorum içimden. Okurken yaşıyorum o acıyı. İyi ki varsınız hocam, kaleminiz iyi ki var. Hep de var olunuz :)
Cem Kılınç
2021-02-13T00:30:05+03:00Okudukça gündemde olan çocuk ölümlerini, çocuk gelinleri düşündüm ve bir süre yutkundum kaldım. Duygusu yoğun başarılı bir öykü olmuş kalemine sağlık
Dilber
2021-02-13T00:27:56+03:00Kaleminize ve yüreğinize sağlık. Çok etkileyici.
Ayşenur Cengiz
2021-02-13T00:25:28+03:00Nurullah, el üstünde tutulmamıza gerek yok. Eşitiz çünkü. Yalnızca özgürce yaşamak istiyoruz. Bazı öğretilere, toplumsal kabullere göre değil, insanca yaşamak istiyoruz. Güzel yorumun için teşekkürler, eksik olma.
Ayşenur Cengiz
2021-02-13T00:19:33+03:00Çok teşekkür ederim dostlar, var olun. 🌿
Sana da çok teşekkür ederim @esravanderwiel ablacığım, çok yaşa. 💙
Nurullah
2021-02-13T00:19:29+03:00Bu bana Nevrayı hatırlatıyor, o da 13 yaşındaydı. Anneannemde evlendirildiğinde 13 yaşındaymış. Ülkemizde en en çok kullanılan eşya hangisi diye sorsalar maalesef cevabı ‘Kadın’ olurdu. İntiharın bile cinsiyeti kadın. Halbuki yaratılışımızda bile ‘Kadın’ın el üstünde tutulması, değer verilmesi, sevgiyle beslenmesi gerektiği öğütleniyor. Bazen bu vahşetler karşısında öfkeden üzülüyorum. Varoluş kaygısı çekiyorum, benliğimle savaşıyorum. Tüm suçu üzerime alınıyorum.
İrem Su
2021-02-13T00:09:09+03:00Televizyondaki saçma sapan dizileri toplayıp bir çöp kutusuna atmalı ve bu öyküyü senaryoya dökmeli🙏
İrem Su
2021-02-13T00:06:35+03:00Kalemine sağlık, yüreğine sağlık... ❤️🌹
Müge Kartal
2021-02-13T00:06:15+03:00Ahh Ayşenur hocam Ah, nasıl bir anlatmadır bu nasıl. Okurken bir zaman sonra farkettim ki kalbim hızlanıyor, bir baktım ki okurken ağlıyorum. Kalbim ağırdı Ayşenur hocam. Okurken hissettim yazdıklarını. Kalemine, yüreğine sağlık✨🥰🙏🏼
Sabriye.
2021-02-12T23:55:31+03:00Uzun bir dertleşmeden dönmüş gibiyim. Ne güzel yazmışsın.
Reyhan Polat
2021-02-12T23:42:03+03:00Ayşenur okurken o sancı öyle bir düştü ki her bir organıma. Böylesine gür bir sese sahip olmanı çok seviyorum, hepimiz adına çok şey söylemişsin yine. Yüreğine sağlık.
Ayşenur Cengiz
2021-02-12T23:20:45+03:00Hepinize teker teker teşekkür ederim, beni nasıl umutlandırdığınızı tahmin edemezsiniz. Sizinle bir ağrıda buluşmak tarif edilemez bir şey. İyi ki okudunuz.
Emi
2021-02-12T23:18:49+03:00İnsanı okuduktan sonra dakikalarca boşluğa baktırıyor bu yazı, çok fazla etkiledi, sarstı ve bir kez daha hatırlattı unutulmayanları. İyi ki yazdın.
La'mia
2021-02-12T23:18:17+03:00canımı acıttı, rahatımı kaçırdı, öfkemi tazeledi. nasıl da yaşamışsın anlatırken. okur verdiğin duyguyu iliklerine hapsetti. tebrikler ayşenur. bu, çok acıydı
Yasemin Çargıt
2021-02-12T23:16:54+03:00Sen sesten yapılmışsın sevgili Ayşe. Sen olmasan, söylediklerin olmasa kulaklarımızın varlığı pek de bir şey ifade etmez artık. Hep var ol, hepimize bütün gece uğraşacak bir şişlik hediye ettin.
Aylin Balcı Çevik
2021-02-12T23:07:06+03:00Ben de gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Kelimeler birlik olmuş dövüyor sanki hepimizi. Bazı gerçekler çok acıtıcı, şişlik daha da çok. Anlatıma zaten diyecek söz yok. Kaleminize, aklınıza sağlık.
Turgay Can
2021-02-12T23:06:50+03:00Okurken bir gerilim filminin içinde buldum kendimi! Gözümün önünde belli belirsiz kareler belirdi... Bir yandan bitsin artık dedim bir yandan sussss! Bitmesin. Bu çok iyiydi Ayşenur, ne mutlu okurun olmak.
ny
2021-02-12T23:05:11+03:00Kalemine yüreğine sağlık.. Ağlayarak okudum, Sezen Aksu'nun Ünzile şarkısı yankılandı kulaklarımda okurken. Enfes bir yazı, ne diyeceğimi bilemiyorum. Eline emeğine sağlık...
Zeynep Uyumazer
2021-02-12T23:02:03+03:00çocuk veya çocuk değil. elalem. çık/a/mayan ses. gebertmek bile değil; geberttirmek. birkaç dua ve ardından bir çocukluğu daha pisliğe kurban ve teslim etmek. çok, çok, çok gerçek.
bilmiyorum, sadece ruhunuza sağlık diyebiliyorum.
Aslı Çoban
2021-02-12T22:59:16+03:00Gözlerim dolu dolu okudum. Bir solukta okudum. Ayşenur, bu nasıl bir anlatış... Kusursuz. Ne eksik ne fazla. Canım çıktı, nefesim kesildi. Ne yazacağımı bile bilemiyorum şu an. O şişliğin acısını karnımda hissediyorum.
Sena Türkmen
2021-02-12T22:56:48+03:00Ayşenur, ne diyeceğimi bilemiyorum. Susulmasının getirdiklerine dayanarak bir ses çıkarmak adına aklına, kalbine sağlık diyorum. Çok başarılıydı, son zamanlarda okuduğum en etkileyici metindi. Lütfen hep yaz...