Büyüleyici bir dizime sahip eylem isimlerinden birisi "Sivil İtaatsizlik".

Sözcükleri sırayla incelediğimizde -sanıyorum ki- daha fazla irdeleme alanı yaratacağız kendimize.

İlk olarak bu eylem biçiminin sivil olması üzerinde durmamız gerekiyor. Bir paramiliter kuvvete

-düzenli veya düzensiz- bağlı olmaksızın, herhangi bir rütbe ve makam yetkisi olmadan "itaatsizlerin" tamamının eşit düzlemde olduğu bir yapı olduğunu söylemek yanlış olmaz sanıyorum. 

İkinci kısım ise bir miktar daha büyüleyici benim açımdan. "İtaat" sözcüğü bir bakıma kişinin kendi özgürlüklerinin bir kısmından feragat etmesi anlamını taşıyor. En nihayetinde bir otoritenin oluşması durumunu gerektiriyor ve aksi takdirde

-burası da bizim için çok önemli- bir cezalandırma durumuna ihtiyaç duyuyor. 

Sanıyorum ki "otorite" sözcüğünün bende tetiklediği fikirleri artık anlıyorsunuzdur. Lakin sivil itaatsizlikte beni kendine hayran bırakan yalnızca otoriteye karşı bir tutum olması değil; aynı zamanda yöntem olarak "Şiirsel Terörizm" ile olan yakınlığı. 

Burada üzerine eğilmemiz gereken en önemli konu terörizm ile arasındaki fark olsa gerek. Sivil itaatsizlik birtakım yasal olmayan meşru hakların arzu edilişi ile ortaya çıkar. Doğuşu gereği yalnızca bir başkaldırı hareketi değil, aynı zamanda bir talep ediş biçimidir. 

Dikkat etmemiz gerektiğini düşündüğüm bir diğer nokta, sivil itaatsizlik hareketlerinin sonuçları üstlenerek başlamasıdır. Genellikle bir devrim beklentisi taşımadığı için hareketin varış noktasında “İtaatsizliklerinin Cezasını” kabul etmek durumundadır.

Örneklerle ilerliyor olmanın bazı kavramları daha iyi açıklamaya olanak sağlayacağına inandığımda benim için büyüleyici bir sivil itaatsizlik eylemine değinmek istiyorum. 21 Haziran 2021 tarihinde Türkiye'de gece yarısından sonra “Müzik Yasağı” uygulanacağı duyuruldu. Ülkenin Cumhurbaşkanı “Kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur.” açıklamasında bulundu. Bunun üzerine “Ağaçkakan” sahne adını kullanan bir müzisyen gece 12.00’da Kadıköy'de bir parkta konser vereceğini ve müsait olan herkesi beklediğini duyurdu ve “Kusura bakıyoruz.” diye ekledi. 

Gelişen olayların devamında müzisyen ve altı dinleyicisi tutuklandı. Dinleyicilere -pandemi döneminde uygulanan- sokağa çıkma yasağına uymadıkları için cezai işlem uygulandı. Tutuklananlar olaydan iki saat kadar sonra serbest bırakıldı. 

Bu olay etrafında bazı gözlemler yapacak olursak yukarıda bahsettiğimiz sivil itaatsizlik tanımının bütün özelliklerini net bir şekilde gözlemleyebiliriz.

Yasal olmayan lakin meşru olan müzik dinleme/yapma etkinliğini gerçekleştiren kişiler, yasalara uymadan meşru eylemlerini gerçekleştirdikleri için tutuklandılar. Pek tabii buradaki amaç otorite yapısının bu şiddet -şiddet nihayetinde belirli şartları ceza mekanizmaları ile dayatmanın adıdır- tavrını protesto etmek ve “müziğe sahip olma özgürlüğünü” tekrar kazanmaktı. Taraflar başlarına gelecek olan cezalandırmadan haberdar olarak itaatsizlik gösterdiler ve nihayetinde cezalandırıldılar. Hiçbirinin asıl amacı o gece o parkta müzik dinleyerek eğleniyor olmak değildi. Odakları, sonraki gecelerde o veya başka bir parkta müziğe sahip olma özgürlüklerini korumaktı. Eylemciler kimseye zarar vermemişti ve hiçbir cürüme bulaşmamıştı. Bu onları teröristlerden ayıran en önemli unsurdur. Bu toplumsal ayaklanmaların en büyüleyici halidir ve benim nezdimde devasa bir saygıya layıktır.

O halde ayaklanın ve şarkılar söyleyip dans edin. Sokaklara güzel kadınların ve yakışıklı erkeklerin resimlerini çizin. Halka açık ortamlarda şiir dinletileri ve felsefe söyleşileri düzenleyin. 

“Sizin olanı sahiplenin!”